İslâm Düşüncesinde Bilimlerin Birliği

Bilgi Sosyolojisi
Ejder Okumuş


İDE AKADEMİ 2020-2021 | DERS NOTLARI | 22 Mart 2021
 

  • Bilgi sosyolojisi, epistemoloji kadar karmaşık, içerisinde muğlaklıklar barındıran ancak bir o kadar da önemli bir alandır.
  • Bilimleri birleştirme yaklaşımı açısından bilgi sosyolojisi son derece önemlidir. Modern batıda entelektüeller, akademisyenler zaman zaman toplantılar yaparlar ve aşırı uzmanlaşmanın önüne nasıl geçebileceklerini tartışırlar.
  • Bilgi sosyolojisi her ne kadar sosyolojinin bir alt disiplini olarak ortaya çıksa da ilginç bir şekilde bazı bilgi sosyologları, bilgi sosyolojisinin hem bilgi veçhesiyle hem de toplum veçhesiyle insanı kuşatan bir boyuta sahip olması itibariyle bütün bilimlerin temeli olması gereken ilim dalı olduğunu ileri sürerler. Bir kısım sosyolog ise daha mütevazı bir şekilde sınırlarını belirleme yaklaşımı benimserler.

Bilgi Sosyolojisi Nedir?

  • Bilgi sosyolojisi, bilginin toplumsal boyutlarını inceleyen bir disiplindir ve genel hatlarıyla din sosyolojisine benzer. Din nasıl bütün hayatı, inanç, zihniyet, davranış dünyamızı etkilerse bilgi de dini de içine alacak şekilde hayatın bütününü içine alan bir olgudur.
  • Bilgi sosyolojisi Bilgi ile toplum kavramlarıyla oluşan bir tamlamadır.
  • Bilgi ve sosyolojinin ima ettiği, işaret ettiği anlam alanlarını içine alan bir kavramsallaştırmadır.
  • Bilgi sosyolojisi bilginin toplumsal bağlamını inceler. Bilgi sistemleriyle toplumsal sistemler arasındaki ilişkiyi, bilginin toplum üzerindeki etkilerini, toplumun bilgi üzerindeki etkilerini ele alır. Bilginin kendi alt sistemlerini, bir bütün olarak toplumla ilişkisini, toplumun içindeki değişik gruplarla, kurumlarla ilişkisini inceler. Dolayısıyla bilgi sosyolojisi bilginin toplumsal bağlamda nasıl ortaya çıktığını ve geliştiğini inceleyen bir disiplindir.
  • Burada şöyle bir tartışma vardır; bilgi tamamen toplumsal bir fenomen midir? Yoksa toplumu aşan metafizik boyutları olan ve mahiyeti itibariyle tartışıldığı üzere sınırları nereye kadar uzanır?

Bilginin, bilgi sosyolojisi alanına giren boyutları nelerdir?

  • Bazı sosyologlar bilginin mahiyeti, bilginin imkânı gibi tartışmalar bizi ilgilendirmez derler. Ama felsefi açıdan yaklaşanlar bu konularla da ilgilenmektedirler. Son tahlilde mademki bilgi sosyolojisi sosyolojiden türemiş bir alandır, öyleyse bu bir sosyolojidir ve bilgiyi toplumsal boyutlarıyla ele almakla görevli bir disiplindir.
  • Nasıl ki insan tabiatı itibariyle toplumsal bir varlıksa, İbn Haldun’un ifadesiyle insanların bir arada yaşaması zorunlu ise, insanın bu toplumsal zorunluluğuna bağlı olarak tüm insani gerçeklikler de doğal olarak toplumsaldır.
  • Bu toplumsal olma boyutu, insanın ve insana bağlı tüm insani gerçekliklerin, toplumsal alanın dışında başka boyutları olmadığı anlamına gelmez.
  • İnsan toplumsal bir varlıktır, aynı zamanda bireydir. İnsanın toplumsal bir varlık olduğunu söylememiz birey olduğunu inkâr etmemiz anlamına gelmez.  İnsan bir toplumun içinde doğar ve hayatının sonuna kadar etkileşim halinde yaşar.
  • Bilgi de buna benzer şekilde kaynağı, türü ne olursa olsun anlamaya ve yorumlamaya dayalı olduğunu düşündüğümüzde vahiy bilgisi de buna dâhil olmak üzere toplumsal bir fenomendir.
  • Özne olarak insanın muhatap olduğu her şeyle ilgili anlayışı, yorumlayışı bize bilgiyi verir. Nesneyle etkileşimimiz bize bilgiyi verir. Bu bilgi dolayısıyla toplumsal bir evrende, toplumsal bir boyutta gerçekleşir.
  • Burada şöyle bir problem vardır; bu bilgi tüm boyutları ile kendisi bizatihi toplumsal olmakla birlikte toplumun bir ürünü müdür, yoksa bu toplumsal boyutlarının dışında bilginin başka bir kaynağı var mı?
  • Nasıl ki bireyin toplumsal varlığını analiz ederken insanın toplumsallaşması söz konusu ediliyorsa, diğer yandan bir grup sosyal bilimcinin işaret ettiği gibi birey toplumdan aldığı şeyleri içselleştirerek ve kendine ait kılarak yine kendinden de bir takım özgün şeyler katarak topluma aktarmaya çalışır. İtirazlarla ve kabuller ile mütemadiyen bu şekilde davranır. Toplumsal hayat, birey ile toplum arasındaki diyalektik ilişkiden doğar
  • Birey, Emile Durkheim'in iddia ettiği gibi tamamen toplumun bir ürünü değildir. Dolayısıyla buna bağlı olarak bilgi de tamamen toplumun bir ürünü değildir. Birey kendine özgü bir şekilde toplumdan aldığı bilgiyi dönüştürür, içselleştirir, bir süre sonra bu bilgiyi dışsallaştırır, nesnelleştirir ve topluma mal eder ve bu döngü devam eder. Dolayısıyla bilginin toplumsallığından bahsederken bireyin varoluşunu yadsıyamayız.
  • Tarihte ve günümüzde toplumun karşısında, insanların toplumu yönlendirecek bir biçimde aktörlük yaptıkları malumdur. İnsanlar toplumsal varlıklar olmakla birlikte toplumdan aldıkları imkânlarla, birikimlerle kendi fıtratlarında var olan bilgileri harmanlayarak toplumda birçok kesimi, bireyi yönlendirebilmektedirler. Toplumun inanç yapısını bile değiştirecek bir liderlik ortaya koyabilmektedirler. Bu da her şeyin toplumsal olmadığını göstermektedir. Birey de burada toplum karşısında sadece alıcı değil aynı zamanda vericidir.
  • Toplum, bireylerin matematiksel toplamından ibaret değildir ve toplumun ayrı bir varlığı vardır. Ancak bu, bireyin tamamen toplum tarafından üretilmesi, yaratılması anlamına gelmez. Bireyin toplum içinde tamamen erimesi anlamına da gelmez.. Birey yaratılıştan birtakım özelliklerle toplumda kendi aklı, düşüncesi, iradesi, bilgisi ile var olmaya çalışır. Bu yönüyle de toplumun mütemadiyen kurulmasına ve devam etmesine katkı sunar.
  • Bilgi, toplum tarafından verili bir şekilde önümüze konulurken diğer yandan kendi anlayışlarımız, inançlarımız, değerlerimiz çerçevesinde toplumdaki bilgiyi ve toplumun genel yapısını değiştirme noktasında aktif varlık haline geliriz. Bilgi ile toplum ve toplumun alt sistemleri arasında diyalektik bir ilişki vardır. Çeşitli düzlemlerde bilgi toplumu toplum da bilgiyi etkiler.
  • Bilgi sosyolojisinin konusu bilgi ile toplumun diyalektik ilişkisini incelemedir. İkisi arasındaki karşılıklı etkileşimsel ilişkidir.

Bilgi Sosyolojisinin Konusu

  • Bilgi sosyolojisindeki bilgi, kültüre, dile, manaya, zihniyete, ideolojiye bir göndermede bulunur. Bilgi dediğimiz şey tamamen bunlarla ilgilidir.
  • Bir şeyi anlamak, anlamlandırmak için şeylerin tamamı bilgi zeminine oturmalıdır. Neye göre anlar, neye göre anlamlandırırım? Tüm bu noktalarda bilgi başat bir unsurdur.
  • Dolayısıyla zihniyet bilgi sosyolojisinin en önemli konuları arasındadır. Kültür belli ölçülerde bilgi sosyolojisinin konusudur. Karl Mannheim’ın İdeoloji ve Ütopya adlı meşhur eserinde ortaya koyduğu gibi ideoloji aynı şekilde bilgi sosyolojisinin en önemli konuları arasındadır.
  • Bilginin de çeşitleri vardır. Örneğin gündelik hayat gerçekliği dediğimiz sağduyu bilgisi söz konusu olduğunda da bilgi sosyolojisi bilgi türlerinden biri olan bilimsel bilginin ve bu bilimsel bilginin içinde neşvünema bulduğu bilimin kendisi de bilgi sosyolojisinin konusudur.
  • Bilgi ile ilgili olan her şey bilgi sosyolojisinin konusu kapsamındadır.
  • Aydın ve ulema grubu, bilginler zümresi aynı şekilde bilgi sosyolojisinin en önemli konularından biridir. Aydın sosyolojisi denildiği zaman bilgi sosyolojisi akla gelir.
  • Karl Mannheim bilgi sosyolojisinin bağımsız bir disiplin olmasında ve sistematik bir disiplin haline gelmesinde en önemli figürdür.
  • İdeoloji ve Ütopya kitabı bilgi sosyolojisi alanında en önemli kitabıdır. Mannheim bu eserinde hem ideolojiden yola çıkar hem de ideolojiyi daha da genişleterek toplumsal planda ele alarak, Karl Marx ‘ın yaptığı gibi tek boyutlu maddi bir gerçekliğin ideolojiyi ürettiği gibi bir düşünceye düşmeksizin, böyle bir indirgemede bulunmaksızın ideolojiyi ve bilgi sosyolojisinin konularını daha geniş çerçevede ele alır. Bu yönüyle Marx’a göre farklıdır.
  • Gündelik hayatta bilgiyi nasıl alıp-veririz ve içselleştiririz, sağduyu bilgisi dediğimiz yaygın bilgi nasıl işler? Bu soruların cevabı da bilgi sosyolojisinin kapsamına girer.
  • Dili ve dil içerisinde birtakım haritaların oluşmasını sağlayan, tüm ilişki biçimlerinde etkili olan kavramlar haritasının da bilgi sosyolojisi içerisinde yeri çok önemlidir.
  • Bilgi sosyolojisinin bir diğer konusu bilgi topluluklarıdır.
  • Toplumda bilgi topluluklarını oluşturan insanlar oldukça önemlidir. Örneğin Cumhuriyet Türkiye’sinin inşa edilmesinde, kurulmasında en önemli faktörler toplumun da dönüşmesini sağlamak için bir anlamda misyon yüklenen kesim yeni epistemik cemaattir.
  • Türkiye'nin önemli sosyologlarından biri olan Hüsamettin Arslan bu açıdan bir bilgi sosyolojisi yapmış pek çok iyi kitabı Türkçe'ye kazandırmıştır. Epistemik Cemaat kitabı da bilgi sosyolojisi açısından çok önemli bir kitaptır. Özellikle onun Müslümanların modern dünya ile tanışmaları ve modernleşme serüvenlerinde bilginin dönüşümünü anlatması, ele alması çok başarılı bir şekilde bize çok önemli hususları işaret etmektedir.
  • Bilgi grubu dediğimiz epistemik topluluklar (aydınlar grubu) Tanzimatla beraber hatta daha geriye götürülerek geleneksel ulema cemaatinden ayrılmış ve yavaş yavaş batılı modernist kodları almaya başlamışlardır.
  • Özellikle de Cumhuriyete doğru yaklaştığımızda yeni sistemin kurulması arefesinde hem o süreçte çok daha hızlı bir şekilde dönüşümün toplum tarafından benimsenmesi hem de kuruluşunun başlangıcından itibaren Cumhuriyet değerlerinin ve ilkelerinin toplum tarafından benimsenmesi konularında modern batıcı aydınlara büyük bir rol ve misyon verilmiştir. Aydın grubu, bu örnekliği ile somut bir şekilde bilgi sosyolojisinin kapsamına girer.
  • Yeni ortaya çıkan batılı zihniyet, örneğin modernlik, modernite nasıl bir zihniyet üretiyor? Bu zihniyetin Türk ulemasını, entelektüel kesimini nasıl dönüştürdüğünü incelemek ve bu yapının nasıl değişime uğradığını, bilginin değişime uğramasıyla düşüncenin, zihniyetin, anlayışın değişime uğramasıyla nasıl bir dönüşüm yaşandığını sosyolojik bir bakış açısıyla ortaya koymak mümkündür.
  • Tanzimat döneminde yönetici sınıfın, ulemanın, daha sonra tüm toplumun nasıl bir dönüşüm geçirdiğini ortaya koymak için Cevdet Paşa önemli bir yaklaşım ortaya koyar. Bu yaklaşıma göre zihniyeti ortaya koyan birtakım deyişler, sözler vardır.  Örneğin “mal canın yongasıdır” ifadesini Cevdet Paşa çok önemli bir değişim noktası olarak alır. Maddileşme, sekülerleşme konusunda Osmanlıda meydana gelen kırılmaları ifade etmesi açısından oldukça önemlidir.

Bilgi Sosyolojisinin Batı Düşüncesindeki Temelleri

  • 1900’lerden itibaren modern batılı bilgi sosyolojisine baktığımızda özellikle klasik sosyologlara bağlı olarak ortaya konulan bilgi sosyolojisi ile ilgili görüşlerde bilgi daha çok toplum merkezli izah edilmektedir.
  • Comtecu, Durkheimci pozitivist sosyologlarda özellikle bu toplum temelli yaklaşımın öne çıktığı net bir şekilde görülmektedir. Durkheim’in yaklaşımına göre insani tüm kategorileri toplum üretmiştir ve dolayısıyla bilgi de toplum tarafından üretilmiştir. Bunların tamamı bilgi sosyolojisine önemli bir katkıdır ancak son tahlilde tek taraflı bir yaklaşımdır.
  • Pozitivist bir bakış açısı olduğu için bu filozoflar maddi bilgiyi öne çıkarırlar. Karl Marx’da, maddenin manayı belirlediği, maddi gerçekliğin bilinci ürettiğine dair bir görüşe evrilecektir.
  • Karl Marx bu ve benzeri görüşleriyle bilgi sosyolojisine çok önemli katkılarda bulunmuştur. Pek çok eserinde maddi gerçekliğin yani alt yapının, üst yapı ürünü, parametresi olarak kabul etmiş ve bunun bilgiyi de oluşturduğunu, ürettiğini ortaya koymuştur.
  • Max Weber Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu kitabında modern batıya özgü olan ve oradan dünyaya yayılan kapitalizmin modern kapitalist zihniyetin ortaya çıkmasında Protestan ahlakının ne kadar etkili olduğunu ortaya koyarken de kapitalist zihniyetin toplumsal gerçekliğe dayandığını iddia etmekle bilgi sosyolojisine çok önemli katkılarda bulunmuştur. Bilgi sosyolojisinin bu yönüyle öncülerindendir.
  • Olgulara fenomenal açıdan bakan Schultz, Husserl bilgi sosyolojisine ve zaman içerisinde gelişmesine katkıda bulunan önemli isimlerdir. Bu konuda Alman sosyal bilimciler ciddi anlamda önder olmuşlardır.

     Bilgi Sosyolojisinin İslam Düşüncesindeki Temelleri

  • Bilgi sosyolojisi dediğimizde geçmişe doğru bunun derin izlerinin olduğunu ve bugün bilgi sosyolojisinin konusu olan pekçok şeyin İslam düşünürlerinde de izlerinin olduğunu söyleyebiliriz.
  • Bazı bilimsel hakikatlerle ilgili geçmişe doğru gittiğimizde farklı bilim insanları, âlimler tarafından bilgi sosyolojisi çok erken dönemde ortaya konulmuştur. Farabi, Biruni, Gazali, İbni Haldun, Kâtip Çelebi, Cevdet Paşa bunlar arasında sayılabilir.
  • Örneğin Farabi bu meseleyi metafizik çerçevede ele alır ancak orada çok net bir biçimde riyaseti elinde bulunduran İlk Başkan başta olmak üzere toplamda bilginin toplumsal gerçeklik ile birlikte ortaya çıktığını, toplumsal gerçekliğin değişmesi ve dönüşmesi ile birlikte bilginin de değişeceğini ve bilginin değişmesi ile birlikte içindeki bazı yanlışların ilgili ve sorumlu kişi tarafından düzeltilmesi gerektiğine dair görüşlerini ortaya koyduğu yerlerde bilgi ile toplumsal sistem arasında çok kritik bir ilişki kurar.
  • Farabi, dini ortaya koyarken de toplumdaki bilgi birikimiyle ve toplumdaki kültürle dinin ortaya çıktığını, yaşandığını ileri sürer. Bu bağlamda da toplumun Başkan’ın dinine göre dinini şekillendirdiğini görüyoruz. Birçok noktada Farabi topluma dayanır ve bilgiyi izah ederken de toplumsal gerçekliği yadsımaz.
  • Biruni de bazı noktalarda bilgi ile toplumsal gerçeklikler arasında ilişki kurar. Zamana göre bilginin değişmesinden ve bilginin yeniden şekillendirilmesi gerektiğinden bahseder.
  • Gazâlî İhyâ'uUlmû’d-Din’de çok net bir şekilde ulemanın üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmekten uzaklaştığını ele alırken, bilgi grubu olarak ulema ile toplumsal gerçeklik arasında çok güzel bir iletişim olduğunu net bir şekilde ortaya koyar.
  • Ulemayı hem bozulmakla, değişmekle eleştirir hem de bilgiyi yeniden ihya etme görevini ulemaya yükler. Müslüman âlimlerin dini bilgiyi yeniden diriltmekle mükellef olduklarını, din ile toplum arasındaki ilişkiyi anlamlı bir şekilde ortaya koyar.
  • Nasıl ki genel sosyoloji dediğimizde Ümran İlmi ile ilk sosyolog olarak kabul edilen İbni Haldun karşımıza çıkıyorsa aynı şekilde bilgi sosyolojisi söz konusu olduğunda da ilk bilgi sosyoloğu olarak İbni Haldun karşımıza çıkar.
  • Mukaddime’yi sosyolojiye indirgememekle beraber Mukaddime’nin bir sosyoloji içerdiğini söylemek mümkündür. İbni Haldun’un Mukaddime’nin hemen başında Ümrana verdiği anlamla Ümran bir içtimadır. Filozofların ifadesiyle medinedir, temeddündür. İlmu’l-umran, ilmu’l-medine, ilmu’l-içtimadır. İlmu’l-içtima bugün bize sosyolojiyi verir.
  • Ümran ilmi kuşkusuz Fransız anlamda bir sosyoloji değildir ancak 14.yy’da15.yy’ın başında bize bir sosyoloji verir çünkü İbni Haldun nesnel bir şekilde Kur’an’dan, sünnetullah kavramından yola çıktığı halde sonuçta oradan ayrı müstakil, bağımsız, nesnel bir bilim kurma başarısı elde etmiştir.
  • Ciddi anlamda Mukaddime’de özellikle baş tarafta felsefeyi ve felsefecileri, hadis ilmini ve hadisçileri, kelam ilmini ve kelamcıları, fıkıh ilmini ve fakihleri, tarih ilmini ve tarihçileri, tasavvuf ilmini ve tasavvufçuları ayrıntılı bir şekilde eleştiriye tabi tutarken bilgi sosyolojisi inşa eder. Özellikle tarihçileri eleştirirken, neden yanlışa düştüklerini ortaya koymaya çalışırken onların kaynağını toplumdan bulan birtakım hurafelerden beslendiklerini, toplumda üretilen yanlışlara düştüklerini ortaya koyması itibariyle İbni Haldun bir bilgi sosyolojisi yapmıştır.
  • Evliya Çelebi ve onunla çağdaş olan Kâtip Çelebi de İbni Haldun’dan etkilenmişlerdir. Koçi Bey de bunlar arasında sayılabilir.
  • Evliya Çelebi Diyarbakır Van gibi belli çevreleri gezdiğinde şöyle bir tespitte bulunur; “Buralarda bir tıp branşı olarak cerrahlık çok gelişmiştir. Çünkü toplumda yaralama olayları çok olmaktadır.” Evliya Çelebi’nin burada bakış açısı önemlidir. Cerrahi bilginin belli bir niteliğe kavuşmasının alt yapısı olarak toplumu göstermektedir. Toplumsal gerçekliği işaret etmektedir.
  • Evliya Çelebi’nin bakış açısıyla tüm teolojik, metafizik aşamaları bilgi ile izah eden Batılı sosyolojinin kurucusu olan ve bilgiyi toplumsal çerçevelerle izah eden Auguste Comte’u, “maddi gerçeklik bilinci üretir” diyen Karl Marx ile karşılaştırdığımızda söyledikleri aynıdır. Evliya Çelebi bilgi sosyoloğu olmadığı halde bilginin bir toplumsal gerçekliği olduğunu ifade eder.
  • Günümüze gelindiğinde Sabri Ülgener’in yaptığı sosyoloji çalışmaları bilgi sosyolojisi çalışmalarıdır. Sabri Ülgener zihniyet çalışmaları yapmıştır. Müslümanların özellikle 9. Yy’den itibaren İslam tarihinde toplumsal dönüşümleri nasıl gerçekleştirdiklerini zihniyet ile izah etmeye çalışır. İslam toplumlarında ekonomik hayatı zihniyet dünyamızdaki dönüşümlerle izah etmeye çalışır. Weber’in zihniyet görüşünden hareket etse de onu da aşacak şekilde bir yaklaşım sergiler. Dolayısıyla Sabri Ülgener’i de çağdaş bilgi sosyolojisi çerçevesinde zikretmek gerekmektedir.
  • Şerif Mardin’in de bilgi sosyolojisine önemli katkıları olmuştur. Özellikle İdeoloji başlıklı çalışmalarında ve diğer çalışmalarında bilgi sosyolojisi yapmıştır. İdeoloji kitabında, ideolojinin bilgi sosyolojisi açısından ne anlama geldiğini Max Weber’den, K. Mannheim’den çeşitli atıflar yaparak geniş çaplı bir şekilde ve Türk toplumundaki karşılıkları ile birlikte ele almaya çalışmış, analiz etmiştir.
  • Şerif Mardin aynı zamanda halk nezdindeki folk bilginin de ideoloji ile bağlantısını kurmaya çalışmıştır.


Hazırlayan: Meryem Şahin