MAKSATLAR: Burhanın Sureti ve Yakînin Kaynakları


İDE ATÖLYE 2020-2021 | DERS NOTLARI | 17 Aralık 2020
 

  • Burhan belirli bir şartla belirli bir şekilde telif edilmiş iki malum mukaddimeden ibaret olup, bu iki mukaddime arasından netice doğar. Eğer mukaddimeler/öncüller kesin/yakîn olursa “burhan”, müsellem olursa “cedeli kıyas”, zannî olursa “fıkhî kıyas” olarak adlandırılır.
  • Burhanda kesin sonuçlara ulaşmak istiyorsak öncüllerimizin de kesin olması gerekir. Fıkıhta zannî sonuçlar bize yettiği için, zannî öncüller kullanabiliriz. Mesela elimizde "bütün sarhoş edici şeyler haramdır" şeklinde kesin bir nas olmadığını düşünelim.
  • Nebizin dindeki hükmü nedir? Kur'an-ı Kerimde hamrın yasaklandığı ayeti aldığımızda, hamrın yasak olmasının sebebi nedir? Hamrın yasak olmasının sebebi hamr olması dersek, kıyas yapamayız.
  • O zaman hamrın özelliklerinin bir kısmı gerekçe olarak gerekir. Hamrın sarhoş edici olmasından dolayı haram olduğunu çıkarıyoruz. Bu bilgimiz kesin mi? İşte mesele bu.
  • Elimizde "sarhoş edici her şey haramdır" şeklinde kesin bir bilgi yoksa hamrın sarhoşluk sebebiyle haram olduğu sonucuna varmamız zannilik taşır.
  • Nebizi hamra kıyas ediyoruz, analoji yapıyoruz. Bu analoji ile, şu şekilde tümdengelim birbirine tam olarak eşittir. "hamr haramdır" bu kesin bir önerme "çünkü sarhoş edicidir", zanni bir önermedir. Çünkü sarhoş edici olmasının onun haramlığına sebep olduğunu aklen çıkarıyoruz.
  • "Hamr haramdır çünkü sarhoş edicidir, nebiz de sarhoş edicilik özelliği bakımından hamra benzemektedir onun da haram olması gerekir" şeklindeki analojiyle, zannî öncüllerle kurulu tümdengelim birbirinin aynıdır.
  • İlleti bulup genellediğimiz zaman, bu bir tür fıkhi kıyas oluyor çünkü illeti biz buluyoruz ve bu buluşumuz zannîlik taşıyor. Bunu ister analoji formatında yapalım ister tümdengelim formatında yapalım zannîlikten kurtulamıyoruz.
  • O halde bizim öncelikle yakînî olarak bildiğimizi belirlememiz gerekir. Gazali bunu yapmaya çalışır.

Yakîn nedir?

  • Gazali yakîni anlatabilmek için zihnimizde yer alan önermelerin üç halinden bahseder:
  • 1. Hal: Bazı önermeler vardır ki son derece kesindir. Apriori, ya da evvelî bilgilerdir. Peygamber olduğunu söyleyen birisi mucize göstererek, bu bilgilerin zıddına bir şey yapmış olsa bile biz gösterilen şeyin mucize olmadığını ve bunun bir istidrac olduğunu biliriz. Hiçbir şekilde kuşkuya düşmeyiz. İki birden büyüktür, bir şey ya vardır ya yoktur.
  • 2. Hal: Kesin inançlar bazıları tarafından yakin olarak düşünülür ama bu yakinden farklı bir şeydir. Kesin inançların zıddı bize ispat edildiği zaman kuşkuya düşeriz ve zıddına ihtimal vereceğimiz durumlar ortaya çıkabilir. Yakînde hiçbir zaman kararsızlık yaşamayız. Gazali “dini inanç sahiplerinin dinleri hususundaki inançlarının çoğu böyledir” der.
  • 3. Hal: Zandır. Gazali Hadisçilerin bu üç hali de ilimde yakin olarak isimlendirdiklerini ama zannın kesinlikle ilim ve yakin olmadığını vurgular.

Yakinin kaynakları nelerdir?

  • 1. Evveliyat: akıl yürütmeden önce sahip olduğumuz yakinî bilgiler olmasa, teorik olarak hiçbir şeyi bilemeyiz, fasid daire çizeriz. Eğer bütün bilgileri akıl yürütme yoluyla öğrenecek olsak kesinliğe ulaşamayız, başlangıç noktamızın bir defa sabit olarak bizde hazır olması lazım.

Örnek: "Bütün parçadan büyüktür","iki birden büyüktür" gibi önermeler.

  • Gazali'nin düşüncesinde, Aristo'daki sistem gibi varlığın bir noktadan itibaren başlaması gerekir. Kendisi hareket etmeyen bir hareket ettirici gibi. Çünkü onda da bir hareket olsa onun da bir illeti olması gerekir.
  • Varlık bir ilkeden, Tanrı'dan başlaması gerekir, aksi takdirde sonsuza kadar gider ve saçma olur. Diğer türlü, herhangi bir konuda konuşamayız.
  • Bu ontolojik olarak böyledir, bilgi teorisi olarak da bizim birtakım kavramları akıl yürütmeye gerek kalmadan içimizde hissetmemiz gerekir.
  • Evvelî olanı olmayandan nasıl ayırt ederiz?
  • "Ateş yakıcıdır"önermesi, evvelî bir bilgi değil, tecrübî bir bilgidir. Ateş yakıcı olmayabilir.
  • "Yüz bin kişinin haber verdiği bilgi doğrudur" tecrübî bir bilgidir.
  • Salt akla ulaşarak duyuları, tahayyülü tamamen nasıl devre dışı bırakacağız? Ontolojik bir şey devreye girmemesi gerekir, ateş ontolojik bir şeydir, insanların haber vermesi varlıksal bir şeydir. Zihnen düşünmeye başladığımız zaman bir bütünü ve onun parçalarını düşünebiliyoruz, saymaya başladığımız zaman bir ve iki diye sayabiliyoruz.
  • Bunlar salt duyu ve tahayyülün dışında müfekkire gücümüzle ürettiğimiz ilk bilgilerdir. Evvelî bilgiler aklın olgunlaşmasından itibaren aklın içinde vardır, aklın bir parçasıdır.
  • Bunun aksi hiç aklımıza gelmez ve bu bilgiyi söyleyebilmemiz için, herhangi bir tecrübeye herhangi bir tahayyüle ihtiyacımız yoktur, salt akılla söyleyebiliriz.
  • 2. Bâtıni müşahedeler: Bâtıni müşahede dediğimiz beş duyunun dışında olan şeylerdir. Mesela korku hissetmek, acıkmak gibi… Akıl burada çok devrede değildir, duygusal ve duyusal bir şeydir.
  • 3. Dış duyular: Beş duyudur. Bazen bizi yanıltabilir ama mesela karın beyaz olduğunu, ayın yuvarlak olduğunu dış duyular vasıtasıyla bilebiliriz.
  • 4. Tecrübî şeyler: Gazali buna ıttırâd'ul-âdât der. Gazali'ye göre ıttırâd'ul-âdât kesin bir bilgi kaynağıdır.
  • Gazali'ye göre nedensellik yoktur, ateş pamuğu ateşte bulunan birtakım elementlerin iç özelliği olarak yakmaz, kesin olarak yaksaydı bu tabii determinizm olurdu. Allah-u Teala bu dünyada yaratmayı düzenli bir şekilde yapar ve burada bir kesinlik vardır.
  • 5. Mütevatir Bilgiler: Gazali Tehafüt'ünde de bunu söyler. Mustasfa'da çok net olarak söyler ve adeti çok önemser. Yüz bin insanın doğru söylemini mütevatir deyip kesin bilgi seviyesine yükseltmemiz ıttırâd'ul-âdât, yani yaratılışın akışından biz yüz bin kişinin bize yalan söylemek için bir araya gelemeyeceğini anlayabiliriz.
  • Bugün için durum biraz farklıdır, sosyal medyada yüz bin kişi örgütlenip yalan söyleyebilir. Ya da birisi yüz bin kişiyi kandırabilir.
  • Adet kavramı çok önemlidir ve iyi anlaşılamayan bir husustur.
  • İlk olarak adet bize haber teorisinde lazımdır. Hz. Peygamber'den 300 sene sonra yaşayan birisinin dinle muhatap ve mükellef olabilmesi için bu kişinin Hz. Peygamberin yaşadığını, peygamberlik iddiasında bulunduğunu ve bu iddia üzere vefat ettiğini ve kendisine indirilen kitabın da korunmuş bir kitap olduğunu ve 300 sene boyunca bize kadar bu bilgilerin kesin olarak geldiğini hazır olarak alması gerekir. Eğer bu gelişte bir kesinlik yoksa din orada biter.
  • Müslümanların, özellikle Ehl-i Rey'in ilk yaptığı iş haber teorisi yapmaktır. Mütevatir haberi temellendirirler.
  • Mütevatir haberdeki hangi unsur bu kesinliği sağlar? Mütevatir, yalan söylemek üzere bir araya gelmeleri adeten mümkün olmayan bir topluluğun aktardığı bilgidir.
  • Burada adet kavramı adeten söylenmiş bir kelime değildir, çok önemli bir kelimedir. Adeten mümkün olmama demek, varlığın akışı bakımından imkânsızlık anlamına gelir.


Hazırlayan: Esma KARAKÜTÜK