Tanım ve Burhan


İDE ATÖLYE 2020-2021 | DERS NOTLARI | 10 Aralık 2020

Tanım (Hadd)

  • Mukaddimede tanım yapmayla ilgili kanunların altıncısı şu şekildedir: kendisinde terkip olmayan müfred bir anlamın hakikî tanımı yapılamaz. Bunları şerh ya da resim yoluyla tanımlayabiliriz.
  • Mesela at kavramının hakikî tanımını yapabilir miyiz? Bir at gördüğümüzde canlılık, cisimlik, kişneme vardır, birden çok kavram ve özelliğin bir araya gelmesi sebebiyle bunun hakikî tanımını yapabiliriz.
  • Mevcud kavramının tanımını yapamayız, çünkü mevcud, müfred bir anlamdır ve terkibi yoktur.
  • Gazali, siyahlığın (سواد) tanımını yapabilir miyiz? diye sorar.
  • Siyahlık mürekkep bir kavram gibi gözükür çünkü siyahlıkta bir renklilik, var olma, görülme ve araz olma özelliği vardır. Peki, zâti vasıflarında terkip var mıdır?
  • Gazali tanım konusunda zor bir dönemece girdiğinin farkındadır. Siyahlığı tanımlayabilmemiz için, zatî vasıflarını bir araya getirmemiz gerekir. Çünkü siyahlığı hakikî tanımla tanımlamak isteriz.
  • Siyahlık dediğimiz şeyin bir zati vasfı renk, diğeri de siyahlıktır. Peki siyah dediğimiz şey, renk ve siyahlıktan mı meydana gelir? Gazali'ye göre, ikisinden meydana gelmez. Renk burada siyahlık üzerinde değildir, bu rengi bizim zihnimiz soyutlar.
  • Gazali diyor ki siyahı, maviyi, yeşili görerek renk kavramı gibi genel bir kavram üretme zihnin ilk soyutlama faaliyetlerinden biridir, insanî zihnin hayvanî zihinden ayrıldığı ilk noktadır. Buna haller (احوال) diyebiliriz. Renklilik bir haldir ve bu renklilik üzerinden tanımlama yapabiliriz. Mantıkçılar buna tümel demişlerdir, zihinsel bir varlığının olduğunu iddia etmişlerdir.
  • Gazali'ye göre, zihnin dış dünyada tam olarak yapılamayan bir şeyi yaptığı aşama olan bu soyutlama, hal ya da tümel şeklinde ifade edilebilir, tanım yaparken buna da ihtiyacımız vardır.
  • Gazali'ye göre levniyye, hayvaniyye, cismiyye, yani renkli oluş hayvan oluş cisim oluşu, zihin fertlerinden soyutlayarak algılayabiliyor. Bu insan zihninin hayvanî algılayış biçiminden ayrıldığı, tümel anlamlar, yani bir tür mahiyettir.
  • Bunlarla ilgili Gazali gerek mantıkçıların gerek halleri kabul edenlerin hayret içerisinde olduğunu ve bu konuyu netleştirme noktasında başlarının döndüğünü ifade etmektedir. (دارت رؤوسهم).
  • Gazali, tümellerin zihinsel bir varlık olarak kabulü meselesinde bir şekilde bunların işe yaradığını, mantık düzleminde var olduğunu söyler. Mantıkçılar bunun zihinde var olduklarını iddia etmişlerdir.
  • Gazali imtihanlar (denemeler) başlığını açar ve tanımın nasıl yapıldığından bahsettikten sonra birkaç kavramın tanımını yapar.
  • Önce tanımın tanımını inceler, (الحد) kelimesi.
  • Gazali'ye göre hadd kelimesi müşterek bir kelimedir ve üç ayrı tanım türünü şu şekilde ifade eder: Lafzî tanım, Resmî tanım ve Hakikî tanım.
  • Lafzî ve Resmî tanımda fertleri, Hakikî tanımda ise mahiyeti esas alır.
    • Lafzi tanım: bir kelimeyi ondan daha açık bir kelime ile açıklar (tanımlanan kelime gibi efrâdını cami ağyarını mâni olursa lafzî tanım yerine gelmiştir).
    • Resmî tanım: bir şeyi zatî ve lazımî vasıfları ile açıklar (lazımî tanımlar fertleri anlatmada işe yarayabiliyor, insan için "gülen" demek gibi).
    • Hakikî tanım: fertlere odaklanmaktan ziyade, mahiyete odaklanır (zatî özelliklerin toplamı).
  • Tanım bu kadar kurallara bağlı bir mesele ama bilginler tanım konusunda tartışır.
  • Gazali'ye göre bu tartışmanın temelde iki sebebi olabilir:
     
  1. Tanımlanan şey hakkında görüş farklılıkları olabilir, herkes kendi ön kabulleri (aksiyomları) doğrultusunda tanım yapar, hatta tartışırken de böyle tartışır ve iki grup aslında aynı noktada tartışmaz.
    • Her iki taraf kendi öncüllerini esas alarak tartışır ve bir noktada birleşilmez.
    • Mesela varlık anlayışında Atomculuğu benimsemiş olan kişilerle, Madde-Suret teorisini benimsemiş olan kişilerin mücadelelerinde bu sorun görülür.
       
  2.  Aynı düşünseler bile, kavramlara verdikleri anlamlar farklı olabilir.
    • Mesela Mutezile tanımlarında "şey" kelimesini kullanır. Mutezile ma'dum olana da "şey" der. Eş'ariler "şey"i mevcut olarak düşünür ve derler ki sizin tanımınız ma'dumu içermez, hâlbuki Mutezile'ye göre içerir. Eş'ariler kendi perspektifinden bakarak eleştiriyor.
       
  • Gazali örnek olarak ilmi tanımlar ve ilmin hakikî tanımını yapmanın zorluğundan bahseder. İlmin hakiki tanımı prensip olarak yapılamaz. Literatürdeki tanımları inceler.
  • Mesela ilmin şöyle bir tanımı vardır: "İlim kendisiyle muttasıf olan kişiye itkan ve İhkâm veren vasıftır".
  • Gazali bu tanımın ilmin lazımî vasıflarını incelediği için resmî bir tanım olduğunu söyler. Ayrıca ilmin kaplamına göre daha dardır, bu yüzden de aslında lafzî tanımın da gerisine düşmüş olur.
  • İlmin bir tür "aklın idraki" olduğunu, tüm zatî sıfatlarını tanımlayan tanım bulamayacağımızı söyler. İlmin resmî tanımıyla yetiniriz. Miskin, balın kokusunu nasıl tanımlayamazsak, ilmi de öyle tanımlayamayız.
  • Bazı şeylerin tanımını yapmaktan aciziz, ama taksim yoluyla ilim ile ilgili anlayışımızı netleştirebiliriz.
  • Taksim: kendisiyle karışabilecek diğer şeylerden ayırt etmedir.
  • Üst bir kavram var mesela "idrak", burada ilmi kendisiyle en çok karışabilecek olan "itikad" kavramından ayırt edebiliriz. İlim itikaddan farklı bir şeydir.
  • Mutezile'de ilim itikad cinsinden bir şeydir. Mutezile'de "ilim şeye olduğu gibi itikat etmektir".
  • Gazali bu tanımı eleştirir, bu tanımda ilim ve itikadın Mutezile'nin zihninde ayrışmadığını söyler.
  • Lâfzî tanım birden çok olabilir, belki resmî tanım da birden çok olabilir ama hakikî tanım bir tanedir. Çünkü o, nesnenin zatî vasıflarını bir araya getirir.

Burhan

  • Burhan; nazar ve bahis yoluyla, yani akıl yürütme yoluyla talep edilen tasdikî bilgilere ulaşmayı sağlayan şeydir.
  • Bilgisine ulaştığımız şeyi akıl yürütme yoluyla elde edebilmemizin yoludur, ya da belirli biçim ve telif edilmiş şartlarda ulaşmak istediğimiz sonucu veren öncüller ya da birtakım sözlerdir.
  • Mantıkî kıyas bir burhandır çünkü iki tane öncülü yan yana getiririz, bu öncülleri eğer bizim düşündüğümüz sonucu düşünerek yan yana getirmişsek o sonuç çıkar.
  • Burhan dediğimiz özellikle o ilk iki önermenin dizilişidir, yan yana getirilişidir, akıl yürütme de bu sürecin kendisidir.
  • Burhan aslında iki öncülden iki mukaddimeden ibarettir.
  • Gazali burhanın nasıl yapılacağını ve burhandaki hataları anlatır.
  • Sevâbık (سوابق) diye bir başlık açar (burhandan önceki hususlar). Burada sözcüklerin anlamlara delaletinin yollarını anlatır.
  • Sözcükler anlamlara ya mutabakat yoluyla ya tazammun yoluyla ya da iltizam yoluyla delalet eder.
  • Gazali'ye göre tanımlarda kelimeleri en fazla mutabakat ya da tazammun yoluyla öğrenebiliriz.
  • Akıl yürütmelerde kast ettiğimiz, anlama iltizam yoluyla delalet eden sözcükleri kullanmayız, bu karışıklığa yok açar, mutabakat ya da tazammun yoluyla sözcüklerle yetinmemiz gerekir; iltizamı kullanırsak her şey karışır, mutabakatı kullanmamız gerekir.

Maksatlar

  • Bu bölümünde burhanın biçimi ve maddesini inceler, mantıkî kıyasın türleri olarak bilinir.
  • Gazali diyor ki, eğer biz akıl yürütmemizde bilgisi kesin olan mukaddimeleri kullanırsak, yaptığımız akıl yürütme burhan olur.
  • Kesinliği belli olmayan ya da rakibimizin önceden kabul ettiği önermeleri kullanırsak cedelî kıyas olur. Eğer önermelerimiz zannî olursa fıkhî kıyas deriz (fıkıhtaki akıl yürütmelerimiz kesin öncüller üzerinden gitmez, zannî öncüllerden gider). Öncüller kesin olursa Burhan, müsellem olursa cedelî, zannî olursa fıkhî kıyas olur.
  1. Burhanın en çok bilinen birinci şekli:
    • Her nebiz sarhoş edicidir.
    • Her sarhoş edici haramdır.
    • Nebiz haramdır.

İlk iki öncülde tekrar eden terim illettir. Sonuçta illet tekrar edilmez.

2. Kıyasın ikinci şekli: telâzümdür. Aslında kıyasın ikinci şekli dediği, istisnalı kıyastır. Gazali'den sonra buna usul-i fıkıhta telâzüm denilir.

  • Gazali ilimleri ikiye ayırır: akliyyât ve fıkhiyyât.
  • Fıkhiyyât dediğimiz düzlemde zannî bilgi yeterlidir ama akliyyât alanında zannî bilgi yeterli olmaz.
  • Akliyyât dediği şey aslında kelamdır. Özellikle varlık ve bilgi ile alakalı temel önermelerimizin kesin olması lazım ki, biz birtakım şeyleri bilelim. İnanmaya giden aşamaların kesin bir bilgiye dayanması gerekir.
  • Gazali burada aslında fıkhiyyat ve akliyyat ayrımı yaparak ve akliyyât diyerek aslında onun arkasında kelamı kast ederek, kelamın işini zorlaştırmış olur, çünkü kelamın öncüllerinin kat'iliği tartışılabilir.

 

Hazırlayan: Esma Karakütük