Irak-Suriye-Mısır ve Kuzey Afrika Hattında Hadis Bağlamında Ortaya Çıkan Gelişmeler-III

Muhammed Nâsırüddin el-Elbânî (1914-1999)

  • Kâsımî’nin vefat ettiği sene doğmuştur
  • Arnavut Kökenli olup İşkodra’da dünyaya gelmiştir.
  • Ailesi Hanefî’dir.
  • 1923 senesinde ailesiyle birlikte Şam’a göçmüştür.
  • Neo-Selefî hareketin fenomen haline gelmiş temsilcilerindendir.
  • İlk zamanlar geçimini saat tamiri yaparak ve inşaat işlerinde çalışarak karşılıyor.
  • Gençlik yıllarında Cemâlettin Kâsımî’nin önde gelen talebelerinden ve kendi kuşağında etkili olan figürlerden Muhammed Behcet el-Baytâr ile ve onun muhitiyle tanışıp onlara  dâhil oluyor.
  • Dilinin izin verdiği oranda edebiyata ilgi duyuyor. Klasik kaynakları okumaya başlıyor.
  • Bir gün çarşıya kitap almaya gittiğinde, el-Menar dergisi dikkatini çekiyor. Bu dergide Irâkî’nin Gazzâlî’nin İhyâ isimli eserindeki hadislere yaptığı tenkitleri içeren el-Muğnî isimli eserinden bir kısım var. Hemen o dergiyi alıyor ve okuyor.
  • Hadiste okumaları ilerledikçe ailesi ve çevresiyle görüş ayrılıklarına düşüyor. Namaz ve Kabir Ziyareti bu konuların başında geliyor. Hayatını devam ettirebilmek için bir arkadaşının deposunda kalıyor. Saat tamirciliği yapmadığı zamanlarda gününü Zâhiriyye kütüphanesinde geçiriyor.
  • Zahiriyye kütüphanesinde gördüğü hadis eserlerini istinsah, ihtisar ve istinsah etmeye ve fihristlerini çıkartmaya başlıyor. Böylece hadis alanında yazılmış klasik kaynaklara vukufiyet kesbediyor.
  • Tahzîrü’s-sâcid min ittihâzi’l-kubûri mesâcid isimli kitabı ve çok ses getiren diğer Sıfatu Salatin Nebi ke Enneke Terahu isimli kitabını yazıyor. Birinci kitapta kabirleri mescid edinmekten sakındırıyor ikinci kitapta ise rivâyetlere dayanarak Peygamber’in nasıl namaz kıldığını anlatmaya çalışıyor.
  • Kitaplarının ses getirmesiyle birlikte kendi etrafında bir çevre oluşmaya başlıyor. Bu çevrenin oluşmasıyla kendisine bir Davetçi misyonu çiziyor.
  • Davetçilik misyonu gereği önce Şam’ın içinde, sonra ülkede, sonra bölgede, sonra dünyanın muhtelif yerlerine seyahatler düzenliyor.
  • Benimsediği Davetçilik misyonunda en önemli kavramlar; emr-i bi’l-ma’rûf ve nehy ani’l-münker, bid’atların tasfiyesi ve ümmetin terbiyesi olmuştur.
  • Bu misyonların gerçekleşmesi için ise hadis külliyatına giren asılsız, zayıf, mevzu, uydurma, hurafe ne varsa bütün bunları ve bidat içeren rivayetlerin hadis külliyatından uzaklaştırılması fikrine ulaşıyor.
  • Kütüb-i Sitte’nin tamamı için sahih ve zayıf hadisler serileri hazırlamaya başlıyor. Silsiletu’l-ehâdîs es-Sahîhâ ve Silsiletu’l-ehâdîs ed-daîfe isminde seriler hazırlıyor. Kendi verdiği hükümlere gelen bazı itirazlardan dolayı muarızlarıyla bazı polemiklere giriyor.
  • Kendi isminin yer aldığı te’lif, tahkik vs. 257’den fazla eser vardır.

Etkilendiği/İletişimde olduğu kişiler

  • Behced el-Baytar gibi Arap edebiyatında yetişmiş ve Arap kültürüne vakıf kişiler
  • el-Menâr dergisi vasıtasıyla Reşid Rızâ
  • Abdurrezzak Hamza
  • Züheyr eş-Şâvîş
  • İbn Bâz (1961’de Medine İslam Üniversitesinde hadis hocası olarak görevlendirilmesine müncer oluyor. Suud’un ilmi mahfillerinde statü kazanıyor. Ve bu sayede Uluslararası bir şöhrete kavuşmuş oluyor. Binbaz onun üniversitedeki hocalığı ve bu zaman içinde verdiği hadis dersleriyle yeni kuşak Selefiliğin liderleri olacak özellikle hadis temelli liderlerin hazırlanmasında kilit rol oynamıştır. Onun için Muhaddisul asr diyorlar)
  • Abdurrahman Muallimi el-Yemâni (Onu yetiştiren, hadis değerlendirme diline vakıf kılan, bakış açısını, yaklaşım tarzlarını nispeten düzenli hale getiren çalışmaları Yemâni ile birlikte gerçekleştiriyor. Ve bu çalışmaların onun gelecekteki polemiklerde kullanacağı dili kendisine kazandırıyor. Yani selefi hadisçiliğin kendine özgü dilini, argümanlarını ve savunma stratejilerini de burada kazanmış oluyor)

Abdurraḥmân b. Yaḥyâ el-Mu’allimî el-Yemânî’nin et-Tenkîl’i ve el-Elbânî

  • Muhammed Nâsırüddin el-Elbânî ve Muhammed Abdurrezzak Hamza. hem kitabın dipnotlarını yazan hem de böyle bir kitabın yazılması gerektiğini öne sürüp Mu’allimî’yi teşvik eden kişilerdir.
  • Kitap el-Kevserî’nin, Hatîb-i Bağdâdî’nin Ebû Hanife ile ilgili sürdüğü iddialara cevap vermek için yazılan Te’nibu’l-Hatîb ‘alâ Ma sakahu fi tercemeti Ebu Hanife mine’l-Ekâzib isimli eserine reddiyedir. Daha sonra bu reddiyeye karşı Karataş Pakistan İslami İlimler Üniversitesinde Abdulmelik b. Şeyh b. Muhammed Şemsul Fakt el-Kemlai, Muhammed Abdulreşid el-Numani’nin danışmanlığında bir reddiye kaleme alıyor.
  • Zihniyeti ve Üslubu
  • Elbani, polemikçidir.
  • Tevhid, akide, ibadet, ahlak konularında tekelci bir zihniyete sahiptir.
  • Muhdesâtu Umûr olarak nitelenen bid’atlara karşıdır.
  • Agresif ve Pejoratif bir dili vardır. Hatta bu konu hakkında Kâmusu Şetaimi’l-Elbânî diye bir eser neşredilmiştir.

Ebu İshak el-Huveyni (d. 1956)

  • Kâhire yakınlarında Huveyn köyünde dünyaya gelmiştir.
  • Mısır’ın en popüler Selefi fenomenlerindendir.
  • Nâsıruddîn el-Elbânî’nin talebesidir.
  • İspanyol dili ve filolojisi okurken eğitimini yarım bırakıp Mısır’a geri dönüyor.
  • Mustafa Rafi gibi Tevfik Hâkim gibi son dönem Mısır ve Arap edebiyatının önde gelen edebiyatçılarını eserlerini okuyor.
  • İşsiz güçsüz ve arayış içerisinde zamanı geçerken Cuma namazına gidiyor. Cuma namazı çıkışında seyyar satıcıda küçük bir kitap görüyor. “Sıfatu Salatin-Nebi ke enneke tarahu” onu alıyor okuyor hayatı değişiyor. Daha sonra Silsiletu ahadisi’d-daifesinin 100 hadisini içerin fasikülünü görüyor. Onu alıyor okuyor hadisçi olmaya karar veriyor.
  • 1986 yılında el-Elbânî ile görüşüp derslerine katıldığı söylenir. Elbânî’nin kendisine yetkiverdiğini, onun halefi olduğunu söylüyor.
  • Hatta hukuk fakültesine gitmenin küfür olacağına dair fetvaları bulunmaktadır.

Mısır

  • Hadis alanında  Suriye ve Hindistan ile rekabet edebilecek bir nitelikte değildir.
  • Sûfî gelenekler açısından İslam dünyasının kalbi olmuştur.
  • Osmanlı ile 300-400 yıllık bir irtibatı bulunmaktadır
  • 1798’de Napolyon ve Fransızların bölgeye gelmesi önemli bir hadisedir. Nitekim bu hadise hem Klasik Oryantalizmin gelişmesinde hem de İslam Dünyasının Batı’dan etkilenmesi konusunda önemli bir eşik teşkil eder. Bu etkileşimler sonrası Paris’e öğrenciler gönderilmiş ve çağdaş, seküler figürler ortaya çıkmıştır. Bu durum müesseselerdeki dönüşümleri de meydana getirmiştir.
  • Mısır ve Kâhire’yi özel kılan önemli bir yön ise Ezher’in orada olmasıdır. Ezher’in 1000 yıllık bir geleneği bulunmaktadır ve Ezher İslam kültürünün dünyaya taşınması konusunda önemli bir rol üstlenmiştir.
  • 20.yy’daki gelişmeler hadis alanında da geçmişe nispetle bir farklılaşma olduğunu göstermektedir. (Reşid Rıza ve Menar çevresinin selefi geleneği)

Önemli Figürler

  • Muhammed Ca’fer el-Kettânî hadis ilmine olan ilgiyi güncellemiş geçmişle modern arasında halka vazifesi görmüş bir kişidir. er-risaletu’l-mustatrefe isimli eseri önemlidir.
  • Abdulhayy el-Kettânî (v. 1962) ise bölgenin kurtuluş savaşlarına katılmış,  Sufi geleneğin öncü isimlerindendir.
  • Şınkıtî, hadis ve tefsir alanındaki eserleriyle öne çıkan bir kişidir.
  • Ahmed Muhammed Şâkir ise Musned-i Ahmed, Sahih-i İbn Hibbân, Sunen-i Tirmizi ve Sunen-i Ebu Davud  tahkikler ile öne çıkmıştır. Bunun yanında Ahmed Muhammed Şâkir’in Mısır yasama sisteminde sünnetin-hadisin referans alınmasına dair bir çalışması da bulunmaktadır.
  • Muhammed Fuad Abdulbâkî gibi başka alanlarda ihtisas yapıp sonradan hadise ilgi duyan kişiler de bulunmaktadır. Fuad Abdulbâkî’nin el-Mu’cemu’l-Mufehres isimli çalışması önemlidir. Fuad Abdulbâkî de Reşid Rıza’nın talebeliğini yapmış. İşin fikir boyutundan ziyade hadis kaynaklarına erişebilmeyi kolaylaştırmak üzere altyapı oluşturmaya katkıda bulunmuş kişilerdendir.
  • Ebu Reyye, Reşid Rıza’nın ed-Da’ve ve’l-İrşâd medresesinden mezundur. Advâ ‘ale’s-Sunneti’l-Muhammediyye isimli kitabında hadislerin özüne hatta sahabilere itirazlar ve eleştiriler getirmiştir. Ona Muallimî tarafından el-Envâru’l-Kâşife isminde Ebu Şehbe tarafından da Difâun ani’s-Sunne isminde reddiyeler yazılmıştır.
  • Muhammed Gazzali de kezâ Ebu Reyye gibi tenkitlere muhatap olmuş bir kişidir.

Zâhid el-Kevserî

  • Uzun yüz yıllar Sünni geleneği temsil eden Osmanlı muhitinin Süleymaniye medreselerinin yetiştirdiği bir kimsedir.
  • Babasıyla birlikte Gümüşhanevi tekkesine mensuptur.
  • Beyazıt’ın önde gelen hocalarından temel eğitimini almıştır.
  • müesses paradigmanın mümessili sıfatıyla Sufi-Hanefi-Maturidi kimliği ile nevzuhur durumlara eleştirel yaklaşmıştır.
  • 1920’lerde Türkiye’yeden ayrılıp Mısır’a yerleşmiştir.
  • 100’ye yakın çalışması vardır. Tahkiklerinde, tahkik mukaddimelerinde, dipnotlarında ve makalelerinde erken dönem hadis tarihinde ortaya çıkan figürleri ve yeni dönemde ortaya çıkan figürleri eleştirmektedir.
  • Selefi anlayışın amansız bir eleştirmenidir.
  • Önemli çalışmaları arasında  Makâlâtu’l-Kevserî ve Te’nîbu’l-Hatîb sayılabilir.
  • Fıkhu Ehli’l-Irâk ve Hadisuhum: Nasbu’r-Râye’nin tahkikine yazdığı mukaddime olup, erken dönemden itibaren hadisin Irak’taki gelişimini anlatmaktadır. 1. Asırdan itibaren başlayan ehli rey – ehli hadis ayrımının izini cerh-tadil kitaplarından sürmektedir.
  • İbn Kuteybe’nin el-ihtilaf fi’l-lafz isimli kitabını neşretmiş ve bu kitaba Selefilerin katı sıfat yaklaşımını eleştiren dipnotlar koymuştur.
  • Subkî’nin es-Seyfu’s-Sakîl isimli kitabını neşredip, Selefilerin sıfatlar konusundaki dogmatik yaklaşımını eleştirmek amacıyla, altına birçok not düşmüştür.
  • İbnu’l-Cevzî’nin Def’u Şubheti’t-Teşbîh isimli eserini neşretmiş ve dipnotlarda Hanbeli geleneğe mensup her alimin  sıfatlar konusunda çok katı bir düşüncede olmadığını ortaya koymaya çalışmıştır.
  • en-Nuketu’t-Tarife: İbn Ebi Şeybe’nin Ebu Hanife hakkındaki değerlendirmelerine reddiye yazmıştır.
  • Mukaddimâtu’l-Kevserî: Kevserî’nin neşrettiği kitaplara yazdığı mukaddimeleri içermektedir. Kevserî’nin mukaddimeleri hakkında; “Kevserî’nin mukaddimesi neşrettiği eserden daha kıymetlidir” denilmiştir.
  • Safa’âtu’l-Burhân: Kendisini eleştiren Muhibbuddîn el-Hatîb’e karşı reddiyesidir.

Habîburrahman el-Azamî (1901-1992)

  • Sufî-Hanefi muhitlere mensuptur.
  • Abdurrezzâk ve İbn Ebî Şeybe’nin Musanneflerini, Humeydi’nin Müsnedini tahkik etmiştir. Bunun yanında kendi telifleri de vardır. Ahmed Muhammed Şâkir’in Müsned tahkikine yaptığı eleştirileri mevcuttur.
  • Elbânî’ye yaptığı Şuzûzu’l-Elbânî ve Ahtâuhu başlıklı dört fasikülden oluşan bir eleştirisi mevcuttur. Elbânî’nin “hadis alanında eğitimden yoksun olduğunu, kendisine gereksiz bir önem atfedildiğini ve Elbânî’nin hadislerle çocukların topla oynadıkları gibi oynadığını” belirtmiştir.

Ğumârî Kardeşler

  • Ahmed el-Gumari ile Abdullah Sıddık el-Gumari’dir
  • Ahmed, çocuk yaşta Tanca’ya gelmiş sonrasında Babasıyla Kahire’ye gitmiştir.
  • 1925 yılında Kâhire’de toplanan hilafet kongresine katılmıştır.
  • 1935’te Mağrib’de sömürgecilere karşı aktif bir mücadeleye girmiştir.
  • 1960’ta Kâhire’de vefat etmiştir.
  • Hadis başta olmak üzere muhtelif sahalarda 100’den fazla eser vermiştir.
  • El-Müdâvî li ileli’l-câmî li şerheyi’l-Munâvî isimli eseri şah eseridir. Elbânî bu kitaptan hem istifade etmiştir hem de onu eleştirmiştir.

Hasan b. Ali es-Sekkâf

  • Amman’da doğmuştur.
  • Ramazan el-Buti gibi hocalardan dersler almıştır.
  • Bütün çalışmalarını Selefilik ve Elbânî eleştirisine ayırmıştır.
  • Es-Selefiyyetu’l-Vehhâbiyye önemli eserlerindendir.
  • Elbâni’ye yazdığı Tenakudâtu’l-Elbânî isminde üç ciltlik bir eleştirisi vardır. Bu eser ile Elbânî’nin hadis sahasındaki formasyon eksikliğine işaret etmektedir. Ayrıca Elbânî’nin karakterini eleştiren Kâmusu Şetâimi’l-Elbânî isimli bir kitabı da vardır.

Selefî Yaklaşımla İlgili Son Sözler

  • Selefi yaklaşım; daha çok zahirilik olarak tanımlanır. Ben bunun doğru bir tanımlama olduğunu düşünmüyorum. Metin merkezli yaklaşım Sünni geleneğin temel zeminidir. Literalizm nitelemesi doğru olmasa da Selefilik bu gelenekten beslenmiştir. Zahir-batın ayrımı Gazzali, İbn Akil çağına kadar giden ve yalnızca metin odaklı olan bir ayrımdır. Metinlere yaklaşımla alakalı bir ayrımdır. Selefilik ise kompleks bir yapıdır bütün dünyası metinlerden ibaret değildir.
  • Selefilerin esas kabul ettiği Fehmu’s-Selef, Menhecu’s-Selef kavramlarının içi boş gözüküyor. Belli bir esasları yok.
  • Elbani ile Ali Suavi arasında düzenli eğitimden yoksun olma noktasına benzerlikler var. Elbani eksenli selefi yaklaşımın bariz özelliği haddizatında ‘Yöntemsizlik’tir.
  • Elbani’nin hadislere, hayata, olaylara, insan, zamana ve tarihe bakışında baskın kişilik özelliğinin 'İizlenimsellik’ olduğu söylenebilir. O hadislerden, yahut çevresinden  aldığı izlenimlerden hareketle dış gerçekliği dikkate almadan yargılar ortaya koyuyor. Yönelimsel tavrı ise; psikolojisini inşa eden vasattan, bilincini şekillendiren dilden, etrafını saran çevreden, kimlik ve kişiliğini inşa ettiği rivayet külliyyatından edindiği izlenimlerle hadislere yönelir. Elbânî bir manaya değil biçime yönelir. Bu yönelimle elde ettiği isnat verilerini bir oyun malzemesi haline getirip öncekiler tarafından yapılan kodları çözüyor. Hadisin anlamına değil maddesine yöneliyor. Tarihle bağıntısını aramadan metnin sathına yöneliyor. Düz anlamından hareketle de kestirme sonuçlara varıyor.
  • Günümüzde yüksek bir referans  değerine sahip bir fenomen olan Elbânî’nin ürettiği gramer ve kavram seti, Selefi serpinti halinde dünyaya yayılmıştır. Türkiye’de de bu anlayış üzerinden kendini ifade eden kişiler mevcuttur.