Modern Dönemlerde Hint Alt Kıtasında Hadis İlminin Gelişim Seyri

2. Ders  |  25.11.2023

Modern Dönemlerde Yaşanılan Değişimler;

  • Modern zamanlarda -son üçyüz yıl- İslam dünyasının muhtelif bölgelerinde hadis fenomeni etrafında hadisten beslenen, hadis üzerine bir dünya görüşü ortaya koyan ve alternatif görüşler oluşturan hareketler meydana gelmiştir.
  • Bu hareketlerin meşrulaşmasında kültürel, askeri, siyasi, iktisadi olaylar etkin rol oynamıştır.
  • Son üç yüzyıl da dünya coğrafyasında önemli değişimler meydana gelmiş ve iskan biçimleri değişmiştir. Üç kıtaya egemen olan çok kültürlü, dilli ve etnisiteli imparatorlukların yerini ulus devletler almıştır.
  • Bununla birlikle dünya nüfusu hızla artmış ve bu artış ilişkilerin giriftleşmesini beraberinde getirmiştir.
  • Şehirleşmenin artmasıyla üretim sistemleri değişmiştir.
  • Bütün bunlara paralel olarak rasyonel milliyetçilik ve ulusçuluk anlayışları ortaya çıkmış ve siyasi yapılar değişmiştir.
  • Kurumsal yapılarda ve askeri sistemlerde de değişikler meydana gelmiş ve savaş stratejileri değişmiştir.
  •  Ayrıca eğitim sisteminde de köklü değişikler meydana gelmiştir. Eğitim stratejileri sanayileşme ve bilimsel gelişmelerle birlikte dini kurumların dışına taşınmıştır.
  • Bütün bu değişimler, etnik ve kültürel yapıları da etkilemiştir. Yerel dillerin önemi fark edilmiş ve dilbilim alanında çok ciddi müesseseler zuhur etmiştir.
  • Matbaa faaliyetlerinin ilerlemesi ile birlikte kitap sayıları ve okuma-yazma oranları gittikçe artmıştır. Bunun sonucunda da okuma oranı artan kültürlü bir kesim oluşmuştur. Bu kesim gerek batı dünyasında gerekse İslam dünyasında birtakım sorgulamaları gündeme getirmiştir. Aynı şekilde çeviri faaliyetlerinin hız kazanması da etkileşimi artırmıştır.
  • Bu süreçte yaşanan bütün bu değişiklikler modern insanın din ve dünya görüşünü etkileyen önemli faktörlerdir.

 

Modern Dönem Değişimlerinin Dini Hayata Yansıması;

 

  • Nüfusun çoğalması ve iskan bölgelerinin değişimi Müslümanların dünyadaki nüfusunu da etkilemiştir.
  • Bu parametreler çerçevesinde özellikle 17. Yy.’da başlayan kolonyalizm İslam coğrafyalarını derinden sarsmış ve ilk hareketler Hint bölgesi, Osmanlı toprakları ve Afrika’da eş zamanlı olarak ortaya çıkmıştır.
  • İslam coğrafyalarında Müslüman topluma dini konularda rehberlik eden öncü şahsiyetler, fikirler ve kurumlar bu döneme denk düşmektedir.
  • Hint alt kıtası, Medine ve İstanbul önemli ilim merkezleri olarak o dönemlerde önem arz etmektedir.
  • Bu bölgelerde okutulan bazı hadis kitapları ekseninde doğrudan politik gibi görünmese de birtakım muhalif hareketler ortaya çıkmıştır. Zamanla bu hareketlerden bazılarının İslam’ın ruhu ve peygamberin sünneti ile bağdaşmayan şiddet eğilimli bir noktaya evrildiği de görülmektedir.

Hindistan ve ŞahVeliyullah Dehlevi

  • Hindistan,  hulefa-i raşidin döneminde İslam’la tanışmış daha sonra Müslüman Türklerin bölgeye gelmesiyle beraber İslam varlığı burada egemen olmuştur.
  • Hanefilik ve sufilik baskın bir İslam anlayışı hakim olan Hindistan’da modern değişimlerle beraber dini anlayış biçiminde de kırılmalar yaşanmıştır.
  • Dünyanın en kadim inanç merkezlerinden olan Hindistan’da karşımıza çıkan Şah Veliyullah Dehlevi, İslam modernleşmesinin anahtar figürlerindendir.
  • Hicaz yarımadasında Muhammed b. Abdulvehhab’ın hocaları olan kişilerin ders halkasında bulunmuştur.
  • Dehlevi, eğitimini tamamladıktan sonra Hindistan’a dönmüş ve eğitim sistemini değiştirmiştir. O, geleneksel mezhep anlayışına dayanan klasik usuldeki hadis okutma yöntemini kısır bir döngü olarak görmüş ve sembolik değişiklikler yapmıştır.
  • Eski sistemde hadisle ilgili temel kitaplar olarak kütüb-i sitte okutulurken Dehlevi ile birlikte imam Malik’in el-Muvatta’sı okutulmaya başlamıştır.
  • Muvatta’yı tercih etme sebebi ise eserde rivayetlerin her türünün bulunmuş olmasıdır. Eserin bu özelliği ise  farklı konuları, görüşleri ve kaynakları değerlendirerek bağımsız görüş ortaya koyma yeteneğini geliştirmeye katkı sunmaktadır.
  • Dehlevi de bu suretle, öğrencilerinin  bağımsız düşünebilme kabiliyetlerini geliştirmek istemiştir.
  • Dehlevi bu esere iki şerh yazmıştır. Onun çocukları ile bu şerh ve çeviri faaliyetler devam etmiş ve urduca eserler verilmiştir. Böylelikle dini kitapların mahalli dillere çevrilmesi geleneği de başlamıştır.
  • Dehlevi, hadise hem kelam-felsefe hem de hikmet-sufi nazarıyla bakmaya başlamıştır. Çünkü toplumun etnik çeşitliliği sebebiyle sadece dini metin aktarımı ile yapılan çalışmalar yetersiz kalmaktadır.
  • Dehlevi bunun farkında olarak diyalektik bir yaklaşımla bütün görüşlerini akli muhakeme ile ve farklı delillerle temellendirme ihtiyacı duymuştur.
  • Dehlevi’ye göre hadis ilmi, bütün ilimlerin ana kaynağı ve esasıdır.
  • Dehlevi, bütün bu açılımları yaparken hiçbir zaman politik bir tavır içine girmemiş ve sömürgeci unsurlarla karşı karşıya gelmemiştir.

Dehlevi Sonrası Hindistan’da Hadis

  • Dehlevi’den sonra çocukları özellikle torunlar gittikçe artan sömürge düzenine karşı tepkisel bir hareket ortaya koymuşlardır.
  •  Başlangıç noktası olarak ilmi bir kaygıyla ortaya çıkan bu hareket bir müddet sonra toplumsal, politik hatta siyasi-askeri bir organizasyona dönüşmüştür.
  • Bu şekilde farkına varılmadan hadis etrafında sosyal bir organizma şekillenmiş ve hadisten beslenen bir hareket ortaya çıkmış ve hadis kitaplarına yönelim artmıştır.
  • 19. Yy.’da Hindistan’da  klasik hadis kitapları üzerine yapılan şerhler çoğalmıştır.

Şah Veliyullah Dehlevi Sonrası Öne Çıkan İsimler

  • Modernleşme sürecinin ikinci figürü olarak karşımıza Sıddık Hasan Han çıkmaktadır. O, hadis ilmine gönül vermiştir ve Şevkani’den beslenmiştir.
  • Geleneksel yaklaşımlara muhalefet ettiği için onun için “hataların müçtehidi” şeklinde ciddi eleştiriler yapılmıştır.
  • Sıddık Hasan Han, hadis hareketini bilgi ile iç içe geçmiş bir yönetim erkinin gözüyle desteklenen bir olgu olarak beslemiştir.
  • Dehlevi’nin açtığı kulvarda karşımıza çıkan bir diğer isim Sir Seyid Ahmet Han’dır. O, İslam bilimleri ile çok erken tanışmış ve klasik usulde bütün kaynakları okumuş ve radikal sorgulamalar yapmıştır.
  • 18. Yy.’da pozitif bilimlerin öne çıkmasıyla bilimsel olarak ispatlanamayan konulara karşı şüphelerin artması Sir Seyid Ahmed Han’ın hareket noktasını oluşturmuştur.
  • Sir Seyid Ahmed Han, buradan hareketle Kur’an-ı Kerim ile tabiat kanunları arasında bir fark olmadığını ama onun dışındaki her türlü unsurun farklı olabileceğini ortaya koymuştur.
  • Sir Seyid Ahmed Han, aslında varlık tasavvuru ve ona bağlı olarak insan, bilgi tasavvuru ve nihayetinde bir ahlak tasavvuru oluşturmaya çalışmıştır.
  • Bu şahsiyetlerin çabaları ile yenilikçi İslam modernleşmesinin teorik alt yapısına adım atılmıştır. Ancak ne Dehlevi de ne Sıddık Hasan’da İslam modernleşmesi denilen mefhumun kavramsal ve kuramsal izi yoktur. Onların hareket noktaları daha gelenekseldir. Ancak Sir Seyid Ahmed Han, İslam’ı müdafaa görevini üstlendiği için onun durumu biraz farklıdır.