Modern Dönemlerde Hint Alt Kıtasında Hadis İlminin Gelişim Seyri - II

3. Ders - 4. Ders  |  01.11.2023 - 08.11.2023

Cemaat-i İslami

  • Hindistan’da ortaya çıkan dini anlayışlar ve akımlar 19. Yy.’ın ortalarından itibaren örgütsel bir yapıya dönüşmeye başlamıştır. Bu geleneğin temsilcileri ise aynı zamanda birer politik figürdür.
  • Bu gelenekte öne çıkan isimler ise hadis alanına özel ilgi göstermişlerdir. Çünkü müeesses paradigmaya alternatif sunan hadis ilmi, Müslümanların bekası ile ilgili mefhumlardan biri olarak görülmektedir.
  • Seyyid Ebü’l-A‘lâ el-Mevdûdî tarafında 1941 yılında Cemaat-i İslami kurulmuştur. Mevdudi, hadis alanında yeni kavramlar ve bakış açıları ortaya koymuştur.
  • Çağın gerektirdiği kurtuluş teolojisi çerçevesinde dini metinlerin politik yorumlamaya da tabi tutulduğu bir birikim oluşmuştur.
  • Bu oluşum, ehl-i hadis’in aktivist bir harekete döndüğü ve Hicaz yarımadasındaki selefi hareketlerle etkileşime girdiği bir yapıdır.

Muhammed Hamidullah (1908-2002)

  • Hindistan’da dünyaya gelen Muhammed Hamidullah, lisans ve yüksek lisans eğitimini Hindistan’da hukuk alanında yapmıştır. Almanya ve Fransa’da eğitimine devam etmiştir.
  • İslam tarihinin önemli bir kaynağı olması bakımından hadis ilmiyle ilgilenmiş, hadis ilminin kaynaklarını neşretmiş ve Müslümanların fıkıh ilmine yaptıkları katkıyı değerlendirmiştir.
  • Evrensel araştırma yöntemleri ve kavramlarıyla hadisi bütün insanlığın bir meselesi olarak görmüş hadis ve İslam tarihi arasında bir bağ kurmuştur.
  • O, hem tikel olarak hadislerden modern zamanların ihtiyaçlarına ve mukayeselerine denk gelecek çıkarımlarda bulunmuş hem de bir kültür birikim mirası olarak İslam tarihinin açıklanmasında ve analizinde iktisadi, sosyal konularda eserler ortaya koymuştur.

Fazlurrahman (1919-1988)

  • Fazlurrahman, Diyobend geleneği usulünde eğitim görmüş, klasik müktesebatı klasik usullere göre öğrenmiş, Arap dilinde ihtisas yaptıktan sonra doktorasını felsefe alanında yapmıştır.
  • Pakistan’da kurulacak olan Islamic Research Instıtute’nin direkötürü olarak yetkin birisine ihtiyaç vardı. Bu nedenle Pakistan İslam Cumhuriyeti kurulduktan sonra 1962’de Fazlurrahman davet edilmiştir.
  • Onun Kur’an’ın anlaşılması ile ilgili çalışmalara yönelmesinin arka planında Pakistan yaşanan bu siyasi değişimler ve yeni kurulan İslam Cumhuriyeti’nin faaliyetlerinin anlaşılması gerekir. Çünkü Fazlurrahman döneminde karşılaşılan meselelere çözüm getirmeye çalışmıştır.
  • Fazlurrahman felsefi nosyonu ile birlikte İslam’ın erken dönemlerinden bir model ortaya çıkarmaya çalışmıştır. Onun metodu anlama, yorumlama ve geliştirmeye yöneliktir.
  • Fazlurrahman, modern çağdaş bir İslam devletine ideoloji üretmeye kanalize olduğu için sünnet mefhumunu çok farklı yorumlamıştır.

Muhammed Mustafa el-A’zami (1932-2017)

  • El-Azami, klasik usullere göre eğitim aldıktan sonra İngiltere’de doktora eğitimini tamamlamıştır. Erken dönem hadis edebiyatı üzerine çalışmalar yapmıştır.
  • Eleştirici geleneklerin aksine Batılı yöntem ve tekniklerle Batı’daki iddialara yanıt veren savunmacı bir yaklaşıma sahiptir.
  • Batı’da hadis edebiyatının şifahi gelenekle geldiğine dair nazariyelere karşı El-Azami yazılı geleneğin var olduğunu ispat etmeye çalışmıştır.
  • O, hadis kaynaklarını, modern tahkik yöntemleri ile neşretme faaliyetleriyle ilgilenmiştir. İlerleyen yıllarda ise hadis çalışmalarını dijital platformlara taşımıştır.
  • Doğuda elde ettiği birikimle Batılı yöntemleri yeniden üretmeye çalışmıştır.

19. yy.’da Hint-Alt Kıtasında Ortaya Çıkan Şahsiyetler ve Anlayışların Özellikleri

  • Bu dönemde öne çıkan şahsiyetlerin, savunmacı bir refleksle, açıklayıcı bir anlayış ortaya koymaya çalıştıklarını görülür.
  • Sosyal reformcu, hukukçu ve felsefe ile irtibatı olan şahıslardır. Modern dünyanın şartlarına göre çözümler üretmektedirler.
  • 19. Yy.’ın ortasından günümüze kadar geçen sürede Hicaz yarım adasındaki hadis çevreleri ile kurulan ilişki sonucu Hint-Alt kıtasında yeni sentezlere kapı aralamıştır.
  • Hadis çevreleri, geleneksel mezhep anlayışı, felsefe ve fıkhın birlikteliğinden ortaya çıkan sentez ilerleyen süreçte yapısal ayrışmalara zemin hazırlamıştır.
  • Bu yüzyılda iştirak ve tecrit fikirleri yaygınlık kazanmış ve hadise vurgu da gittikçe artmıştır. Hadis, bireyin ve toplumun inşasında stratejik bir önem kazanmıştır.
  • Hadis hem tarihsel bir veri hem de inşa eden bir kaynak olarak görülmeye başlanmış ve hadis bu dönemde kitleselleşmiştir.
  • Hadisi öne çıkaran farklı eğitim kurumları ve düşünce okulları ortaya çıkmış ve hadis, sadece bir eğitim konusu olmanın ötesinde sosyal hareketlerin birleştirici ve ayrıştırıcı unsuru olmuştur.
  • Hindistan’ın kolonyal yapısı ise dini-milli bilinçlenmeye paralel olarak çağa özgü aktivist birtakım hareketleri de tetiklemiştir. Hadise yapılan aşırı vurgu Kuraniyyun ve Kadıyani gibi reaksiyonel hareket oluşumlarına zemin hazırlamıştır.
  • Hindistan ile Pakistan’ın ayrılması ile Neo-Selefi yaklaşımla dini politik bir dil ve anlayış geliştirilmiştir.