Hicaz ve Yemen’de Hadis İlmine Yönelimler

Hicaz

  • On beş asırlık tarih boyunca özellikle İslam dünyasını derinden etkileyen hadiselerin yaşandığı coğrafyaların başında Hicaz bölgesi ve Yemen gelmektedir.
  • İslam’ın başlangıç döneminde Hicaz yarımadasında yaşanan gelişmeler, H. I. Asırda İslam’ın farklı bölgelere yayılması ile Arapların üstün olduğu ile ilgili anlayış ortaya çıkmış ve konuyla ilgili bir edebi külliyat dahi oluşturulmuştur.
  • Arap üstünlüğü fikri zaman içerisinde hadis kaynaklarına yansımıştır. Ancak zamanla bu fikri savunanlar, politik desteği kaybetmişlerdir. Özellikle Selçuklular, Memlükler ve Osmanlı ile siyasal egemenlik büyük oranda başka milletlerin elinde bulunmuştur.
  • 18. Yy.’a gelindiği zaman ise bu bölgelerde kimlik ve ulus bilincinin tekrardan gelişmeye başlandığı görülmektedir. Modernitenin bu bölgede ortaya çıkması ve hadis ilmine etkilerini doğru anlamak için bu faktörün göz önünde bulundurulması gerekir.
  • 18. Yy.’dan itibaren özellikle burada yaşanan gelişmeler İslam coğrafyasını önemli ölçüde etkilemiştir.  Çünkü tarihte ilk defa Sünni gelenek içerisinden ayrışan bir muhalefet anlayışı siyasi entiteye kavuşmuştur.
  • Hanbelilik, ilmi düzeyde her ne kadar sosyal düzeyde hep var olmuşsa da, 18. Yy.’da bu  gelenek politik bir mahiyete kavuşmuştur.
  • 18. Yy. ortalarında Muhammed b. Abdulvehhab etrafında gelişen hareket saf dini tasfiyeci, bir yenileştirme hareketi değil çevrenin merkeze bir başkaldırısı olarak teo-politik bir harekettir.
  • Bu hareket, sadece politik ayrımcılık olarak kalmamış zaman içerisinde İslam dünyasındaki din tasavvurlarını, tarih ve bilgi anlayışlarını da etkilemiştir.
  • Kelam, fıkıh başta olmak üzere geleneksel İslam bilimlerine Selefilik doktrini açısından bakılmaya başlanmıştır.
  • Selefilik, ideolojik bir hareket olarak toplumsal açıdan bir dünya görüşü ortaya koymuştur. Selefi ideoloji neredeyse bütün dinamiğini hadis ilminden almıştır.
  • Hadis ilmi üzerinden İslam’ın erken tarihini ve geleneksel birikimini aktüelleştirerek alternatif bir dünya görüşü olarak sunulmuştur.
  • Devlet gücü zaman içerisinde ekonomik imkanlarla beraber basın-yayın ve eğitim-öğretim müesseseleri ile bu alternatif dünya görüşünü İslam ülkelerine ihraç etmişlerdir.

Öne Çıkan İsimler ve Oluşumlar

Muhammed b. Abdulvehhab ve Vehhabilik

  • Her ne kadar hadis alanında çok derin etkiler meydana getirecek bir eser kaleme almamış olsa da onun temel yaklaşımı derin bir etki meydana getirmiştir.
  • Kitab et-Tevhid isimli eseri, politik duruşu ve kendisinden sonra neslinden gelenlerin iktidardan pay almaları onu stratejik bir figür haline getirmiştir.
  • Muhammed b. Abdulvehhab, reaksiyoner tavırlarıyla ortaya çıkmış ve daha sonra Vehhabilik hareketine dönüşmüştür.
  •  Vehhabilik, fıkhi, kelami, düşünsel yahut felsefi bir hareket olmaktan ziyade sosyal, politik ve askeri bir harekettir.
  • Bu hareket, teolojik özünü İbn Teymiyye’nin tevhid görüşü ve üçlü tevhid tasnifinden almaktadır. Bidatlerle mücadele etmek temel akideleri olmuştur. Emr-i bi’l Ma’ruf ve’n-Nehy ani’l-Münker ilkesinden hareketle her türlü uluhiyete ters tezahürle mücadele etmeyi strateji haline getirmişlerdir. Dolayısıyla Vehhabilik aslında bir dünya görüşü ortaya koymuştur.
  • Vehhabiliğin doğasında nasyonel milliyetçilik ve örtük bir Arapçılık psikolojisi bulunmaktadır. Bu nedenle 19. Ve 20. Yy.’da Arap milliyetçisi çevreler bu hareketten derinden etkilenmişlerdir.

Yemen

  • Kadim antik kültüre sahip olan Yemen, açık denizlere kıyısı olması hasebiyle doğu ile batı arasında stratejik bir konuma sahiptir.
  • Stratejik konumunu tarihin her döneminde koruyan Yemen bölgesi, aynı zamanda bir inanç ve medeniyet beşiğidir.
  • 18. Yy.’dan itibaren özellikle burada yaşanan gelişmeler İslam coğrafyasını önemli ölçüde etkilemiştir.
  • Ayrıca Yemen ile kurulan ilişkiler Hicaz’ın demografik yapısını da etkilemiştir.
  • Yemen zaman içerisinde marjinal unsurların egemenliğine girmiştir. Şii ve Zeydi unsurların bu bölgede etkili olduğu görülmektedir.

Öne Çıkan İsimler

Emir es-San’ani;

  • 18. Yy.’da yaşamış yenilikçi düşünceyi savunan ve Zeydi anlayışı hadis geleneğine yaklaştıran Ehl-i Hadis öncülerini yetiştiren bir şahsiyettir.
  • Başlangıçta Muhammed b. Abdulvehhab hareketini desteklemiş, ama bu hareketin şiddete dönüşmesinden sonra desteğini geri çekmiştir.
  • Klasik müktesebatı yeni dönemin bakış açılarıyla eleştirel bir yöntemle yeniden değerlendirmiştir.
  • Onun içtihat fikri sadece fıkıh alanında değil hadis alanına da yenilikçi bir bakış açısı kazandırmıştır.

Muhammed Hayat es-Sindi;

  • Sufi meşrep olan bu alim yeniliklere açık ve hadis kaynakları üzerinde bir tedris faaliyeti yürütmektedir.
  • Kendi döneminde yaşanan sorunlara çözümler bulmak amacıyla Medine’ye gelmiş ve hadis tahsil etmiştir.

Muhammed eş-Şevkani;

  • Yemen asıllı ve Emir es-San’ani’nin talebelerinden etkilenen ve onlar tarafından yönlendirilen Şevkani, kırkbeş yıla yakın kadılık görevi yapmıştır. İki yüzden fazla eser kaleme almıştır.
  • O, hadis ilmi düşüncesini etkilemiş ve eserleri üzerinden etkiler Ortadoğu bölgesine yayılmıştır.
  • Şevkani, Zeydi müfredatına göre eğitim görmüş ancak Ehl-i hadis geleneğine yakın çizgide bulunmaktadır. Zeydi teamüllere tepki göstermiş ve eleştirel zihniyete sahip Yemen siyasetinde etkin olmuş bir şahsiyettir.
  • Taklide karşı tecdidi öne çıkaran bir söylem geliştirmiş ve pek çok öğrenci yetiştirmiştir.
  • Sünni gelenekte şaz olarak kalmış görüşleri ve anlayışları gündeme getirerek bir sorgulama başlatmıştır.
  • Bu açından hadis kaynaklarının eleştirel olarak ele alınması ve hadis kaynaklarında bazı orta dönem eserlerin öne çıkmasına vesile olmuştur.
  • Hadislerin Kur’an’a arz edilmesine karşı çıkmış ve konuyla ilgili rivayetlerin uydurma olduğunu iddia etmiştir.
  • Buhari ve Müslim’in hadis kaynaklarını sahih kabul etmiş ve bunların tenkidini gerekli görmemiştir.
  • Ahad hadislerle amel etmeyi bir vecibe saymıştır.
  • Şevkani, modern zamanlarda hadise dayalı bir fıkıh düşüncesi geliştirmeye çalışmıştır.
  • Sahih hadislerin lafzi olarak ele alınıp uygulanması görüşünü ileri sürmüştür. Ancak bu düşüncesinden hareketle zahiri eğilim gösterdiği söylenebilir.
  • Mezhep aidiyetinin ümmeti parçaladığını düşünür ve müesses paradigmaya karşı çıkar. Bu bağlamda mezhep imamına mutlak itaati küfür olarak niteler.