Değerlendirme
Ali Dere


     İDE AKADEMİ 2020-2021 | DERS NOTLARI | 05 Nisan 2021

  • Pek çok muhtelif branş, felsefenin ilgi alanından türeyerek özgün disiplin ve özgün yöntemlere kavuşmuştur. O yüzden bu branşların birbirleri ile ilişkisinin ne olduğunu bilmek son derece önemlidir.
  • Batıdaki yeni aydınlanma süreçleri, ilmi çalışmalar, çabalar, üniversitelerin oluşması, kurumsal bilgi üretim mekanizmaları ve diğer bütün süreçler bir araya geldikten sonra doğru ve değişmez bilginin neliği, nerede olduğu ve bunun nasıl ortaya konabileceğine dair bazı tartışmalar başlamıştır.
  • Auguste Comte’un iddiaları ve çabalarıyla pozitivist bir bilim anlayışı, sınıflaması, yöntemi ve geleneği oluşmuş ve etkili olmaya başlamıştır.
  • Dilthey ise iki anlam dünyası üzerinde durmuştur:
  • 1. Doğa bilimlerinin nesnel ve kanunları ortaya koymaya yönelik çaba ve tespitleri kendi yapısı için uygundur.
  •  2. İnsanın ortaya koyduğu, ürettiği bilgi alanları ve yaşantı tarzlarında ise -yani insan olmasa olmazdı denilebilecek alanlar- ilişkili bilginin mahiyeti ve bunun değerlendirilmesi doğa bilimlerinden daha farklıdır.
  • Ülkelerin belli konulardaki siyaset anlayışları ve hatta din-devlet ilişkilerinin dahi bir bilgi anlayışı ve tasnifiyle ilişkilendirilebilmesi mümkündür.
  • Örneğin mevcut haliyle Fransa'daki din-devlet ilişkisi modeli ve Fransız laikliği, Auguste Comte’un Fransa'da temsil etmiş olduğu bilim ve bilgi anlayışı düşünüldüğünde daha iyi anlaşılabilmektedir.
  • Başlangıç noktasından sonra sosyal bilim zemininde bile ekoller arasında veya branşlar arasında farklı teorilerin ve hareket noktalarının var olduğu görülmüştür.
  • Tarihten bugüne, insan ve insan topluluğuna bağlı olan eylemlerin iki özü vardır:
  • Bunlardan ilki insanın kullandığı dildir.
  • İkincisi ise insanın mantığı, yani doğuştan insanın akıl, zekâ ve bu zekanın işleme kuralları veya dış dünya ile kurduğu bağlantıdır. Bu dil ve mantık ilişkisi, aynı zamanda felsefenin de konusu olagelmiştir.
  • Sosyal bilim alanlarının bu denli dağınık ve zengin alan, yöntem, kuram, paradigma ağı, bizlere insanlık tarihini bir bütün olarak görmeyi, anlamayı ve örneklemeyi gerektirmektedir.
  • Batı düşüncesinin bilim paradigmalarını, kendi içerisinde çöken tartışmalar ve açılımlar silsilesi takip etmiştir. Batı düşüncesinin ürettiği bilginin arkasında nasıl bir teorik- felsefi zemin olabilir sorusu kısmen bu bağlamda cevaplanmalıdır.
  • Bugün global denen dünya düzeninde kendi tarihimizi, düşüncelerimizi değer ve inançlarımızı ifade etmek, anlatmak ve paylaşmak için Batının düşünce tarihi, bilgi ve yöntem-kavram potansiyelini bilmek ve kullanmak gerekmektedir.
  • İlim tasnifi ve anlayışına İslam düşüncesi perspektifinden bakıldığında kendi tarihi bağlamı içerisinde önemli bir alan ve konu olarak karşımıza çıkmaktadır.
  • Tanımlar, tasnifler, yöntemler ve kavramlar birebir Batı merkezli, menşeili sosyal bilim olgusu ve zemini ile örtüşür nitelikte değildir. Bunların bir kısmını onunla benzerlik açısından anakronizme düşmeden birlikte mütalaa etmek mümkündür.
  • Muhammed bin İshak en-Nedim’in Fihrist ve Taşköprüzade’nin Miftahu’s Saade, Keşfu’z Zunun adlı eserlerinde ilim geleneğimizin bir arada sunulma çabası açıkça görülmektedir.