Din Bilim ve İslam Bilimde (şarkiyatçılık) Nesne Olarak İslam ve Tarihi
Ali Dere


İDE AKADEMİ 2020-2021 | DERS NOTLARI | 29 MART 2021

  • Sosyal bilimler alanının özellikle din veya İslam ilahiyatı, İslam tarihi düşüncesini ilgilendiren boyutları, Batı’nın sosyal bilim anlayışı, anlamı ortaya koyma, anlamın olguları geriye doğru takibi gibi meselelerle ilgilendiği görülür.
  • Bu alanları, yöntemleri ve bunların paradigmalarını geriye götürdüğümüzde sosyal bilimlerin ele almış olduğu konulardan bir etkilenme söz konusudur.
  • Son dönemin bilim tartışmaları beraberinde bazı disiplinleri, ilim alanlarını gündeme getirmiş ve bu ilim alanları aslında insanlığı bir kültür tarihi olarak bütün içerisinde ele almayı da zorunlu kılmıştır.
  • Tarih yazıcılığında Avrupa merkezli bilimin ve tarih-siyaset merkezli bir dünya tarihi yazıcılığı tasavvurunun ne olduğu görebilir. Genel itibariyle resmi ve ilmi tarih yazıcılığında, kendisini merkeze koyan bir tarih tasavvuru görülebilir.

Friedrich Max Müller

  • Bütünlüğü anlama konusunda ve bir dizi din araştırmalarının metodunun geliştirilmesinde veya isimlendirilmesinde ön planda olan bir dinler tarihçisi, hatta dinler tarihinin yeni dönem yaklaşımını şekillendiren biri olarak Max Müller’den bahsedilebilir.
  • İntroduction to the Sciences of Religion eserinde dinler üzerine bilimsel bir düşünmenin nasıl mümkün olacağını ve bunun çok önemli bir konu olduğunu ifade ederken bunu şimdiki zamanın tek meselesi olarak değerlendirir.
  • Geriye doğru insanlık tarihindeki dinlerin, kültürlerin insanî olanı takip etmenin ağırlıklı olarak metinler ve diller üzerinden olacağını düşündüğü için filolojiyi araçsallaştırarak din biliminin yöntemini ortaya koyar.
  • Dini, din ile ilgili insanî tasavvurları, tarihi anlayabilmek için bu olgunun farklı açılımlarını farklı dillerde ve geleneklerdeki durumunu bilmek gerektiğini söyler.
  • Friedrich Max Müller hem din bilimi hem din fenomenolojisi hem de din sosyolojisinin kurucusu olarak veya önemli bir belirleyicisi olarak bu disiplinlerin tarihindeki önemli bir şahıs olarak zikredilir.
  • Filolog olan Max Müller, ilk elden Sanskritçe Vedalar’ı, Upanişadlar’ı Avrupa’da, Asya'daki dinleri, tanrıları ve benzer konuların içinde bulunduran ve karşılaştırmaya dayanan bir dinler tarihi önermiştir ve örneklendirmiştir. O yüzden kendisi özellikle karşılaştırmalı dinler tarihinin de kendinden sonrakilerin en önemli ismi olarak karşımıza çıkar. Max Müller’in bu açıklamaları, yaklaşımı geniş bir yankı uyandırmıştır.

Sorular, Tartışmalar

  • Max Müller, “Dinin mahiyeti nedir? İnsanın din ile ilişkili düşüncesi, tavırları nedir? Bunu kavramak, anlamak mümkün müdür? Bir Müslüman’a, bir Hristiyan’a bakmakla o dini anlayabilir miyiz? Veya o kişinin dindarlığını anlayabilir miyiz? Anlayabilirsek nasıl anlarız? Nereye kadar sınırımız var?” gibi sorular, zaman içerisinde hem disipliner olarak hem de kavramsal olarak tartışılmıştır.
  • Din, fenomenolojinin savunduğu tutum, dinin bireysel, zihinsel, duygusal, iman olması yönüyle vicdani bir tarafı olduğu için somutlaştırmanın esas alınması yönüyle bu araştırmanın konusu değildir.
  • Din, ancak inanan bireylerin tutumlarını, ev hanımlarını gözleyerek, onlardan ortaya çıkan davranışların, yani fenomenlerin, sergilenen davranışların ne olduğu üzerinde konuşarak din hakkında konuşabiliriz der ve fenomenolojik yöntem olarak bunu vazeder.

Friedrich Heiler

  • Fenomenolojik yöntemin 20. Yüzyılda önemli temsilcilerinden birisi Annemarie Schimmel’in de hocası olan Alman Friedrich Heiler olmuştur. Schimmel’in İslam konusundaki fenomenolojik yaklaşımına ılımlı bakmıştır.
  • Fenomenolojik yöntem, özellikle karşılaştırmalı din bilimleri, sosyal antropoloji, folklor, linguistik gibi alanların hepsi aslında sosyal bilimler şemsiyesi altında tasnif edilen alanların yöntem yaklaşımları ile bu yaklaşımlarla yaptıkları araştırmalar ve birikim olarak karşımıza çıkar.
  • Bugün din sosyolojisi, din psikolojisi, din antropolojisi, fenomenoloji gibi çoğaltabilecek başlıklar altında bir din bilim oluşmuştur.
  • Din biliminin içeriği ile ilgili yaklaşım aslında dinler hakkında konuşmada Batı’da önyargılı bir din algısının giderilmesini ve yine Max Müller’den mülhem söyleyecek olursak, tarafsız ve gerçeklere dayanan bir din, dindarlar veya dini gelenek tasvirini hedeflediğini görürüz.

Waardenburg

  • Waardenburg, Belçikalı din bilimcidir ve bahsedilen bu yöntemlerle çalışır. Avrupa'da din bilim çalışmaları hakkında da bir uzun yazısı vardır. 
  • Waardenburg Türkçeye çevrilen eserlerinden birinin önsözünde dinlerin, inanan bireylerden oluşan bir topluluk üzerinden ilerlediğini, yani dinin insani bir olgu olduğunu söyler.
  • Dinler, somut, kendileri var olan bir dağ gibi öyle orada duran şeyler değillerdir. Yani insani birer olgudurlar. Bu olgu ona göre bu yönüyle sosyal bilimlerin alanı haline taşınmıştır.
  • O yüzden Waardenburg, din araştırmalarının alan, mahiyet ve araçlarının dini gelenekleri taşıyan insan toplumu olarak ele alınması gerektiğini söyler.
  • Dini nasıl inceleyeceğiz, hakkında nasıl konuşacağız? Bunun somut alanı nedir? İlgi alanı nedir? Bunun o dine inananların, toplulukların dini gelenekleri üzerinden ancak olabileceğini söyler. O da Max Müller gibi karşılaştırmalı dinler metodundan hareket eder.
  • Dinler tarihi araştırmalarında genel olarak İlah ya da Tanrı’ya ilişkin düşünce ağır bassa da dinlerin yaşayan beşerî topluluklar içerisindeki gerçeklik olduğunu söyler. Yani dinlerin tek tanrılı, çok tanrılı olması onların din kavramı içinde olup olmamalarını belirlemez.
  • Tarafsız olmak, dinlerin hakikat anlayışı perspektifiyle onları değerlendirip bir hükme varmak anlamına gelmez. Bu durum dinin ve uygulamaların çeşitliliğinden ziyade, halkların çeşitliliğini görmemizi temin eder.
  • Müller’e göre İslam, diğer dinler gibi verili, değişmez, matematiksel olarak formüle edilemeyecek bir din değildir. Beşerî bir olgu olduğunu iyi görmek gerektiğini söyler.
  • Diğerleri gibi bu topluluk da tarih boyunca değişmiştir. Kültürü ve dini de kendisiyle birlikte değişmiştir. Biz bunlara uzun aralıklarla baktığımızda belki nelerin değiştiğini fark edebiliriz.
  • Dini anlamanın, yorumlamanın, o dini kabul eden topluluklar üzerinden mümkün olduğunu söyler. “İslam konusundaki araştırmalarda klasik zamanda ortaya çıkan literatür yanında tarihsel gelişimleri, sosyolojik oluşumları siyasi, ekonomik, antropolojik ve diğer farklılıkları hesaba katmalıyız” der.
  • 2002 yılında yayınlanan “İslam Historical, Social and Political Perspectives” adlı eserinde İslam tarihi, toplumsal ve politik perspektiflerden bir bakış açısıyla sunulur.
  • O der ki; “biz İslam'da şiddet vardır diyemeyiz. Müslüman toplulukları inceleyebiliriz. Yani Müslümanlar arasında şiddet eğilimi diye bir husus vardır diyebiliriz.”
  • Onun ifadesi ile bu tarz bir din ve dindara yaklaşım pek çok sorunu, önyargıları gidermeye katkı sağlayacaktır.
  • Waardenburg’da doğrudan dinin kendisi dinin nesnesi değil, bilakis o dinin müntesipleri, yani davranışları, düşünceleri, siyasetleri, konuşmaları, dilleri olmak üzere o dini yaşayanlar üzerinde bir tanımlama vardır.

İslam Bilim

  • İslam bilim İngilizce İslamic Studies veya Almanca İslamwissenschaft olarak karşımıza çıkan bir alan ve kavramdır. Kökleri 18. yüzyıla kadar geriye gider. Batı geleneğinde Doğu araştırmaları, oryantalizm veya şarkiyat olarak isimlendirilebilir.
  • Oryantalist çalışmalar, Doğu araştırmaları, şarkiyatçı, şarkiyat çalışmaları ağırlıklı olarak bu sosyal bilim zeminindedir.
  • Bugün sosyal bilimlerin alanı olan branşların dilbilim, filoloji, karşılaştırmalı diller, dinler tarihi gibi alanlarda bu perspektiflerle İslam'ın, metinleri, edebiyatı, tarihi, düşünce ekolleri, şahısları üzerinden ele alan çalışmaların olduğu görülür.
  • Bunun da belli bir yoğunluk oluşturduktan sonra bu kaynaklar üzerinden İslam'ın tarihinin yani asıl İslami düşüncenin, tefsir, hadis, fıkıh, mezhepler tarihi, kelam gibi alanların nasıl geliştiği, tarihte nasıl ortaya çıktığı, sistemleştiği, bu bağlamda kişi, ekol, düşünce gibi alanları takip ederek ortaya koymaya çalışan bir İslam bilime dönüşmesi ismini çok duyduğumuz Goldziher tarafından gerçekleştirildiği ifade edilir.
  • İslam bilim Sosyal bilim zeminindeki şarkiyat çalışmalarında İslam tarihi ve düşünce tarihi ile yoğunlaşmanın yöntemini ve konusunu belirleyen bir bilim dalı olarak ortaya çıkmıştır.
  • Klasik İslam bilim, daha ziyade Kur'an, hadis, fıkıh ve erken dönem siyaset, Emevi, Abbasi, siyasi durumlar, bunların sebep sonuç ilişkileri gibi alanlar üzerinde durarak İslam’ı nesneleştirir.
  • Burada öncelikle bu kaynakların edisyonu, tahkiki daha sonra bu kitapların incelenmesi ve buradaki bilgilerle bu kaynakları kullanarak, İslam tarihinin ne olduğunu, nasıl yorumlandığını; tarih ve kültür perspektifini kullanarak, o dönemin o kaynakların yorumladığı, aktardığı kendi şartları, toplumları, birikimleri ve yaklaşımlarıyla tasvir ettikleri İslam olarak ele alırlar.
  • Münster Üniversitesinde İslam Bilim bölümünün hocası olan Profesör Marco Schöller Methode und Wahrheit in der İslamwissenschaft (İslam Bilimde Metot ve Hakikat) adlı bir eser yazmıştır.
  • İslam bilime bir prolegomena olarak ele alınan bu eserde konu ve yöntem açısından bir değerlendirme yapmış, İslam bilime dair yapılan çalışmaları da eleştirel bir yaklaşımla değerlendirmiştir.

Akademik İslam İlahiyatı

  • Bu alanlar akademik İslam ilahiyatı ile karşılaştırabilir. Bugün İslam ilahiyat alanı dendiğinde kendi içerisinde farklı geleneklerin olduğunu, hatta akademik olmayan din anlayışı algısının, akademik ilahiyat çalışma tarzı ile yöntemleri arasında büyük bir fark olmadığı görülmektedir.
  • Akademik İslam ilahiyatı, kısmen bu sosyal bilim perspektiflerini kullanarak, aynı zamanda ister din bilimlerinin dinlere, tarihlere İslam'a bakışı ürettiği bilgilerin farkında olarak isterse İslam bilim tarzında klasik dönem kaynakları onların içerik ve dil özellikleri, fikirlerin gelişim süreçleri bu açılardan ortaya koyduğu çalışmaların ve uyguladıkları yöntemlerin farkında olarak -inanan bireyler, içten bakış dediğimiz bir tutumla- İslam tarihini ele alan çalışmalar yaptıklarını söyleyebiliriz.
  • Akademik İslam ilahiyatında geleneksel dini grupların din anlayışından farklı olarak sosyal bilim perspektifinden hareketle tarihe, insana, metinlere, olgulara getirdiği bakış açısı ve çok yoğun olan yöntem anlam tartışmalarıyla, dil, ve dilin anlamına dair çalışmalar yapar.
  • Dini gruplarda ise herhangi bir bilgi alanına ilgi duymadan, ondan yararlanmadan yalnızca belli kaynaklar, Arapça olarak belli dönemlerin ve belli âlimlerin kitaplarının lafzi içerikleriyle bir din tasavvurunu ortaya koyabilir.

Sonuç

  • İslam ilahiyat geleneğinde 19/20. yy. Batı’sının bu yöntem/anlam tartışmalarında olduğu gibi bir bütünlük veya yeni araştırma yöntemi geliştirerek bu perspektiflerden bugünü ve tarihi okuma eğiliminde olunmadığı söylenebilir.
  • Osmanlı'nın son döneminde de belki felsefi düzeyde bir ilgi olmakla birlikte, bu ilimleri anlamanın, mahiyeti, yöntemleri, alt disiplinleri bu konularda ya özgün ya Batı’yı takip ederek, bunları adapte ederek bir perspektif ortaya koymadığı için maalesef bugün özellikle İslam ilahiyatı alanında, klasik geleneğin tekrarı ve o düşüncenin ancak tespit ve tasnifi ile yola devam edilmeye çalışılmaktadır.
  • Dolayısıyla, bizim bugün dile getirdiğimiz bu sosyal bilim yöntemlerinden acaba akademik İslam ilahiyatı yararlanabilir mi? Yararlanmalı demekle birlikte Batının bu tarih ve yöntemlerle ilgili boyutunu, zeminini yakından bilmediğimiz veya bu tarz bir anlama, yorumlama geleneğini özgün olarak oluşturamadığımız için bunun nasıl gerçekleşeceğini bilemiyoruz.
  • Belki de Türkiye’nin başta ilahiyat olmak üzere tekrarın dışına çıkmanın, tarihte olanın daha iyi, daha derinlikli, detaylı kavramanın imkanı olarak başvuracağı bu yöntemler ister adapte ederek, ister orijinal ama böylesi geniş bir ilim perspektifinin konuşulmasıyla mümkün olabileceğini söyleyebiliriz.

Hazırlayan: Sascha Hamza Hahnert