Yakînî Olmayan Bilgi Kaynakları


İDE ATÖLYE 2020-2021 | DERS NOTLARI | 31 Aralık 2020

1. Vehmiyyât:

  • Aklımızın bir vehim gücü vardır, en temel özelliği fiziksel-somut düşünüp, soyutu düşünememesidir.
  • Müfekkire hangi düşünceler vehimden, hangileri gücünden gelir ayırt etmek zordur.
  • Vehmiyyât somut düşündüğü için hisleri esas alır ve her şeyi beş duyu ile hissedebileceği şeylere indirger.
  • Mesela bir kişi evrenin ötesinde doluluk ya da boşluğun olmadığını ispatlasa vehim bunu algılayamaz. Bu tür şeyler ona anlaşılmaz gelir. Mantıken boşluk ve doluluğun bir yerde bitmesi, boşluğun da ötesinde bir hiçlik gibi bir şey olması gerekir. Zira boşluk kesin deliller ile batıl, doluluk ise sonludur, sonsuza kadar devam etmez.
  • Vehim gücü fıtratımızda vardır. Fıtratımız kesin akıl yürütmeler ile vehimden gelenleri ayırt etmede zorlanır. Vehimsel birtakım önermeler ona kesin olarak gelebilir.
  • Gazali fıtrata güvenmez. Evrenin ötesinde ya boşluk olur ya doluluk olur, başka bir ihtimal olamaz önermesi bize bir şey ya vardır ya yoktur önermesi gibi gelir, ayırt edemeyiz.
  • Fıtratımızdan kaynaklanan bu şey aslında bizim fıtrî bir eksikliğimizdir.
  • Duyusal ve fiziksel alanlarda indirgenmiş düşüncelerimizde sürekli vehmimizin bizi yanıltabileceğini bilmemiz ve bu yüzden aklî yakînî delillerden hareket etmemiz gerekir.
  • Gazali buradan çıkmak için uzun uğraşlar gerekir der ve iki yöntem sunar:
    • Vehim her şeyi somut fiziksel düzeye indirgediği için, fiziksel olmayan birtakım şeylerin varlığında kuşku duyar. Vehim fiziksel olmayan şeyleri inkâr etmeye mütemayildir, vehmin kendisi de somut olmadığı için kendinden de kuşku duyabilir. Bu yüzden fiziksel olmayan şeylerin var olduğuna da inanmalıyız. 
    • Vehmin bütün önermeleri yanlış değildir. Bir şahsın aynı anda iki mekânda olamayacağını vehim doğru tahmin eder. Vehmin bizi hataya sevk edeceği şeyler, duyular ötesinde, salt aklî meselelerdedir. Dolayısıyla birtakım aklî meselelerde vehim akılla çelişebilir. Vehimle hissiyatın çelişmesi nadirdir. Vehim akliyyat alanıyla çelişebilir.

2. Meşhûrât:

  • Gazali özellikle husun-kubuh dediğimiz "doğru söylemek iyidir", "suçsuz bir insanı öldürmek kötüdür", "yalan söylemek kötüdür", "adalet iyidir, zulüm kötüdür", "nimete şükretmek iyidir, nankörlük etmek kötüdür" gibi birkaç tane belli başlı iyi ve kötü anlayışımızı da yakînî olmamakla vasıflandırır.
  • Eş'arî bir ortamda olduğu için Gazali'nin bu noktada bazı şeylerin (bir iki tane bile olsa) iyi olduğunu yakînî olarak bilebiliriz dese, Gazali Mutezili olmakla itham edilir. Husun-kubuh meselesi Mutezile'nin bir tür sloganıdır.
  • Meşhûrât, toplumun erdemli kişileri tarafından onay görmüş genel olarak kabul edilmiş birtakım öncüllerdir. Mesela "yalan söylemek çirkindir", "suçsuza acı çektirmek kötüdür", "nimet verene kötülük etmek kötüdür" gibi birtakım önermelerdir.
  • Meşhûrât, yani şöhret bulmuş önermeler bazen doğru bazen yanlış olabilir ama şu kesin doğru ya da kesin yanlıştır diyemeyiz.
  • Burhan işleminde öncül olarak kullanılmaz. Evvelî önerme ya da vehmî önerme değildir.
  • Anne-baba eğitimi, çevresel eğitimi çekip çıkardığımız zaman doğuştan getirdiğimiz ilk fıtrat bunlara hükmetmez.
  • Sadrü'ş-Şeria der ki "bütün vucûb kaynağını dinde aramak dine girişi fasit daireye çevirir." Yani bir kişi dine girmeden dine girmiş olamaz. Husun-kubuh teorisi bir katalizör teoridir. Dinî söyleme kulak verme, dine girmeden önce vacip olması gerekir.
  • Vucûbu sağlayacak tek şey husun-kubuh teorisidir. “Böyle bir söyleme kulak vermek iyidir, vaciptir” diyebilmemiz gerekir.
  • Husun-kubuh olmadan izah edemiyoruz, dolayısıyla nimet verene şükretme meselesinin arkasında yatan temel sebep budur.
  • Mutezile der ki ilk vacib Allah'ı bilmektir. Bu aklî bir vaciptir. Dinden önce vaciptir. Husun-kubuh teorisiyle vaciptir.
  • Benim bu kitaba hakikaten inanmamı sağlayacak olan şey nedir?
    • Husun-kubuh meseleleri: aklımda bu dinin Tanrısının âdil bir Tanrı, bu dinin Peygamberinin doğru sözlü bir peygamber olduğunu bilebilirim, çünkü adalet iyidir, doğru söylemek iyidir. Zulüm kötüdür, bu dinin Tanrısı zulmetmez.
    • İ'caz'ul-Kur'an: Kur'an bize mütevatir olarak gelmiştir.
    • Hz. Peygamberin fiilî mucizeleri: Fiilî mucizeler bize mütevatir olarak gelmemiştir. Ayın yarılması ile ilgili bilgimiz haber-i vahittir.
  • Merkez meseleler bunlardır, bunların teorik izahı gerekir.
  • Gazali'de şöyle bir çelişki vardır, Gazali husun-kubuhu biraz devre dışı bırakır.
  • Tanrının hakîm olması iyi bir şey olmayabilir. Tanrı'nın her şeyi biliyor olması da iyi bir şey olmayabilir. O zaman bu metin üzerine aklî incelemeyle bir kesinliğe varamam. Gazali işi yarıda bırakır, mütevatir haber teorisini kabul edip merkeze yerleştirir.
  • Gazali'ye göre dine girmenin tek yolu mucizedir. Mucizeyi akıl gördüğü anda anlar.
  • Eş'arîliğin dine giriş teorisi problemlidir. “Fiilî mucizeler bize mütevatir olarak gelmiştir” deseydi, teorisi tutarlı olabilirdi. Kur'an'daki i'cazı bulmamız gerekir. Bunu ne ile bulacağız?
  • Husun-kubuh var diyenler birkaç kritik meselede iyi ve kötü var der. Din bizim kesin iyi olarak bilebildiğimiz bir şeyde başka türlü bir hüküm veremez.
  • Dini ilimlerde şöyle bir sorun vardır, meşhur önermeler yakînî zannedilir. Kelamcılar ve fakihlerin akıl yürütmelerinin çoğu salt meşhûrattandır, meşhur öncüllere dayanır.
  • Gazali özellikle analojik manada kıyası kullanmalarından dolayı kelamcıları ve fıkıhçıları eleştirir.
  • Gazali daha çok tümdengelime benzer bir kıyas anlayışını benimser.
  • Gazali kendisinden önce İbn Hazm'ın yaptığı, İbn Sina'nın fıkıhçılara eleştirisinden çok etkilenmiştir.

Meşhur önermeler ile yakînî önermeleri nasıl ayırt edeceğiz?

  • Hiç kimseyle bir arada bulunmamış, hiçbir din ehline karışmamış, bir eğitim almamış birisini düşünün; bu durumda adalet iyidir diyen kişinin sözünü ilk kez duyduğunda, bunu evveliyatın kaynağı olan fıtrî akla arz etmelidir. Bundan da kuşkulanmak için kendini görevli bilmelidir.
  • Bu analizler İbn Sina'nın etkisinden kaynaklanır. Gazali bunları kuşkucu döneminde istemeden yapmıştır. Gazali bir dönem iman ile küfür arasındaki çizgide gidip gelmiştir.
  • Ancak bu hususta “maharet kesb edebilirsen kuşkuya düşebilirsin” der.
  • Aynı şeyi ikinin birden büyük olduğu hususta yapamayız, evveliyatta yapamayız ama meşhûratta yapabiliriz.
  • İki birden büyük olmazsa bazen, doğru söylemek iyi, yalan söylemek, masum bir insana zulmetmek kötü değilse, dinin bir anlamı olmaz.
  • Peygamber doğru mu söylüyor yalan mı söylüyor, bunlarla uğraşmayız, o zaman usûl-i fıkıh/kelam yapmamıza gerek kalmaz.
  • Bunun sebebi insanların alışageldiği adetler, ahlâk ve uzlaşılardır. İşte bu kaçınılması gereken bir çelişkidir.
  • Gazali'den sonra kelam ilmi çok ilerledi, bu psikolojik pedagojik tahliller azaldı.