Giriş Dersi

İDE ATÖLYE 2020-2021 | DERS NOTLARI | 19 KASIM 2020

  • Gazali'nin el-Mustasfa (المستصفى) eseri, ilahiyatçılığın temel sorunlarını ele alması bakımından bir ilahiyatçının okuması gereken en önemli kitaplardan biridir.
  • İlahiyatçılığın özünü, kalbini oluşturan Usûl-i Fıkıh ve Kelam olmak üzere iki ilim vardır.
  • Usûl-i fıkhın doğuşu kelamla aynı madalyonun iki ayrı yüzü gibidir.
  • Mustasfa, usûl-i fıkhın temel konularının kelamî arka planlarını bize göstermeye çalışan bir usûl-i fıkıh kitabıdır.
  • Usûl-i fıkhın tarihine bakıldığında, İmam Şâfiî er-Risale adlı eserinde, kelam üzerinde yapılmış bir fıkhî yöntemi reddeder. Hanefilerin "umumun delaleti kat'îdir" önermesi, kelamî bir önermedir. İmam Şâfiî bu önermeye karşı çıkarak kat'î bilgi zannî bilgi ayrımı yaparak kat'î bilginin zannî bilgiden daha güçlü olduğunu Kur'an-ı Kerim'in kat'î, haber-i vahitlerin zannî olduğu anlayışını reddeder.
  • İmam Şafii’den sonra usûl literatüründe Cassas, dini temellendirmeyi esas alarak bilgi üretme, usûl ve kelam alanındaki faaliyetini geliştirir.
  • Kelam üzerine usûl-i fıkıh ve fıkıh yapma, Hanefilerin ürettiği bir yöntemdir.
  • İmam Şâfiî ile Hanefilerin arasındaki rekabet de biraz bu şekildedir.
  • Bakıllanî, et-Takrib ve'l-İrşad adlı eserini, Cüveynî Burhan'ı yazar. Gazali de onlardan sonra gelir.
  • Cassas'tan sonraki Hanefilerde bir kırılma olur ve kelamî önermelerini açıkça söyleyememeye başlarlar. Eş'arilik de Cüveynî 'den itibaren bir kırılma yaşar.
  • Hanefilerdeki kırılma, özellikle Mürcie ve Mutezile kelamından uzaklaşma ve usûl-i fıkhın arkasında yatan kelamî ilkeleri gizleme şeklinde ortaya çıkar.
  • Cassas'da hiçbir gizleme yoktur her şey açıktır, Debûsî yavaş yavaş gizlemeye başlar. Daha sonra ortaya çıkan Pezdevî ve Serahsî kelamî ilkeleri daha çok gizlemeye başlar.
  • Usûl prensipleri büyük oranda aynıdır, orada da kırılmalar vardır ama yine geçmişten gelen, Hanefiliğin Mürcie-Mutezile kelamından ürettiği bazı ilkeler varlığını devam ettirir.  Çok sivri olanlar artık törpülenmeye başlar.
  • Eş'arilik çok sonradan ortaya çıkmış bir mezheptir. Ehl-i Rey dini temellendirme sürecini 150 yılında neredeyse tamamlamıştır, Eş'arilik bunu 350 yılında yapar, hatta 400'e kadar sürer.
  • Daha sonradan ortaya çıkan bir mezhep olarak Eş'arilik, Bakıllanî ile bir zirve yaşar. Sistemin esas kurucusu Bakıllanî, İbn Furek, İsferayinî gibi kişilerdir ama Bakıllanî en önde gelir.
  • Cüveynî ile beraber bir kırılma başlar. Artık Eş'ari ilkeler üzerinden dini temellendirmenin yapılamayacağı bazı noktalar vardır, özellikle teklif teorisinde, bir tür cebre düşülmüştür. Bundan kurtulma çabaları vardır.
  • Gazali'ye geldiğimizde, bu kırılma adeta bir çatlamaya dönüşür, daha da büyür ve bir tür yöntem sorununa, kelam ve usûl-i fıkıh yapma sorununa doğru evrilir.
  • Gazali bu sorunları bir şekilde aşmak için yeni bir yöntem, yeni bir sistem getirdiğinde ilk yaptığı işlerden bir tanesi usûl-i fıkhı yenilemek, yeni bir usûl-i fıkıh yapmaktır.
  • Mustasfa yeni bir usûl-ifıkıhtır. Mustasfa'daki Gazali yeni bir Gazali'dir.
  • Mustasfa Gazali’nin yeni şeyler denediği bir kitabıdır. Sadece Aristo mantığını getirmekle de sınırlı değil, bunun da ötesinde bir yeniden inşa sürecidir.
  • Gazali'nin birden çok usûl kitabı vardır:
    • Tehzîbu'l-Usûl: Gazali’nin asıl usûl kitabı olsa da Mustasfa'dan daha önce ve daha geniş bir şekilde yazılmış, fakat kayıp bir kitaptır.
    • Menhul:Mustasfa'dan daha kısa, buradaki Gazali bu eseri, Eş'arilik çerçevesinde kaleme almış, çok fazla kuşku barındırmadığı, rahat, yeni yetişen bir molla gibi ifadeleri olduğu görülmüştür. Mustasfa ile Menhul arasında çok ciddi farklılıklar vardır, Gazali Mustasfa'da iyice dönüşmüştür. Bu dönüşmede ona model olan kişilerin birisi de hocası Cüveynî'dir.
    • Şifau’l-Ğalil: Cüveynî etkisinin açıkça görüldüğü, kıyas-maslahat ilişkisini ele alır. Gazali Cüveynî'ye genelde hiç atıf yapmaz ama bu kitabında ilginç bir şekilde atıf yapar.
    • Esas'ul- kıyas: usûl kitabıdır.
    • Mustasfa: Bugün üzerinde duracağımız ve Gazali’nin kaleme aldığı son eseridir.

 

  • Gazali'nin en temel özelliklerinden biri, çok dönüşmesidir. Gazali'nin bulunduğu dönem kriz dönemi olması hasebiyle, dönüşmeye çok müsait bir dönemdir.
  • Hicrî V. Yüzyıl, İslamî ilimlerin gelişimini tamamladığı, aslında felsefe de dahil, bütün ilimlerin (gramer, belagat, tasavvuf, fıkıh, usul-i fıkhın) gelişimini zirveye çıkardığı bir dönemdir.
  • Bir tür yenilenme ve çalkantı dönemi olan bu dönemde Eş'arilik de zirve yaşar. Bu çalkantının birçok sebepleri vardır.
    • İbn Sina (h. 428-430)': İbn Sina yöntemi çok ciddi eleştirir. Hicri 456'da İbn Hazm çıkar.
    • İbn Sina Doğu'da, İslami ilimlerin üretildiği merkezlere yakın yerde yaşar ama Felsefecidir, İslami ilimlerin doğuşuna, akıl yürütmeye, atomcu ontolojiye karşı üslubu farklıdır, kendi ontolojisi ve epistemolojisi çok farklıdır.
    • İbn Hazm'ın bilgi ve varlık anlayışı farklıdır, İslamî ilimlerin epistemolojisine karşı, kıyasa karşılığı ile ifade edilir. Çözümleri İbn Sina'nın çözümlerine yakındır. 
  • Aynı dönemde Fatımîler, İsmailîler, Batıniler bulunmaktadır. Bunlar çok yayılıp büyürler ve: "Siz akıl yürütüyorsunuz, kıyas yapıyorsunuz, kıyas saçma bir şey bizi bilgiye götürmez. Taklit gerekir." iddialarıyla Sünni dünyanın ortaya çıkardığı ilme saldırırlar.
  • Bu üç grubun ortak eleştirisi kıyas noktasında birleşir. Daha sonra Haçlı seferleri başlar.
  • Devletin kendi içinde sorunlar vardır. Hasan Sabbah bu dönemdedir, devletin ne içinde ne de dışında güvenlik vardır.
  • Bütün İslami ilimlerin tek bir hedefi vardır, bu da dini ve Hz. Peygamberin doğru söylediğinin temellendirilmesidir. Mustasfa'da Gazali bunu devam ettirir. Cassas usûl-i fıkhında da bunu yapar.
  • Razi'de kendine göre çürütüldüğü görülen birtakım akıl yürütmelerini bir tarafta bırakıp, yeni bir varlık ve bilgi anlayışıyla adeta yeni bir yöntemle dini temellendirmeye çalışır.
  • Sadru'ş-şeria da aynı şeyi yapar.
  • Gazali bir şekilde bu kriz noktasını aşarak aslında birtakım şeyleri yerine oturtmaya çalışır. , ancak projesinin büyük kısmını yapamadan vefat etmiştir.

Mustasfa'nın bazı özellikleri:

  • Üslup ve dil açısından pedagojik sistematik yöntemi benimser.
  • Gazali bazen açık bazen üstü kapalı olarak meselelerin arka planlarını bize sunmaya çalışır. Kendi görüşünün zayıf taraflarını hissettirir.
  • Bir konudaki görüşünü ortaya koyduktan sonra kendisine soru sorar.
  • Kendi durumunu bize aktarmaya başaran, bunu çok da gizleyemeyen birisidir.
  • Mustasfa'nın en önemli özelliklerden birisi de budur. Mustasfa bu verileri görüp ilahiyatçılık ilmi noktasında çok ciddi bir iç görü sağlayabilecek eserdir.
  • Gazali'nin şüpheciliğinin ve kelamî olarak kafasının henüz tam netleşmediği izlenimi vardır. Gazali her şeyi açıkça konuşmaz. İslamî ilimlere yeni bir yöntem olarak mantığı getirir, bundan dolayı biraz tepki alır.
  • Bir taraftan Eş'arilik'ten çıkıp gittiği yer Mürcie/Mutezile ya da Ehl-i Rey düşüncesine çok yakın bir yerdedir.
  • Mutezilî eleştirisi almaktan korkar. Eş'arilik'ten koptuğu yerlerde bazı konuları arada bırakır. Fazla açıklama yapmaz.

 

Gazali'nin Mustasfa dâhil olmak üzere, gerçekleştirdiği dönüşüm

  • Dini temellendirmede dil ilimleri, usûl-i fıkıh, fıkıh ve kelam olmak üzere dört İslamî ilim vardır.
  • Gazali İslamî ilimlerde yöntem olarak analojik kıyası reddeder. Mi'yar'ul-ilm'de analojiyi özellikle kelamda reddeder, kıyas'ul-gayb ale’ş-şahid'i ve kelamî bilgi üretme yöntemini reddeder.
  • Ancak tümdengelim modunda olan birtakım akıl yürütme geçerlidir, diğerleriyle bilgi üretilmez.
  • Gazali'nin bu tavrı kelam yapmasını engeller. Esas'ul-kıyas bu konuyla alakalıdır. Teknik anlamda ne dilde ne usûl-i fıkıhta, ne fıkıhta ne de kelamda analoji yoktur. Metot olarak kullanılamaz. Bu noktada Gazali İbni Hazm ve İbn Sina'nın yolundan gider. 
  • İslamî ilimlere Aristo mantığı dâhil edildiğinde, tanımları fertleri üzerinden değil, kavramın tümelliği, mahiyeti, mefhumu üzerinden yapmaya çalışılır. Mantıkla beraber İslamî ilimlere tümel kavramı girer.
  • Klasik Şâfiîlik tamamen tikelcidir. Dinde genelleme yapılmaz, çünkü her gelen hadis, başlı başına bir delildir.
  • Hanefilik ve Mutezile-Mürcie çevrelerinde ise genel kurallar ve asıllar vardır (usûl-i hamse), ama bu asıllar tümel değildir.
  • Fıkıhta genel kurallara da kıyas denir.
  • Kıyasın 3 tane anlamı vardır:
    • Analoji anlamında akıl yürütme yöntemi, usûlî kıyas (usûl-i fıkıh'ta),
    • Genel kural anlamında kıyas, fıkhî kıyas, (fıkıhçıların kullandığı kıyas),
    • Mantıktaki kıyas (tümdengelimin en önemli yöntemi, syllogism).

 

  • Gazali analoji üzerine kurulu yöntemi tümdengelime yani mantıkî kıyasa çevirir.
  • Usûlî kıyasın yerini bir tür mantıkî kıyas alır ve artık tümel kavramlarla tanım yapılır.
  • Gazali'ye kadar akıl yürütmek temyiz ile olurdu. Gazali'den sonra artık temyiz yerini terkibe bırakır.
  • Akıl yürütmede de tikelin tikele benzetilmesi olarak temsil, yani usûlî kıyas, Gazali ile beraber artık güvensiz bir yöntem haline gelir.
  • Analojiye olan güven sarsılır, analojiyle üretilen bilgiye güvenilmez, tümdengelim ve benzer yöntemler yapmak gerektiği düşüncesi oluşur.
  • Dini inancı belirli ilkeler üzere kurarız, Hz. Muhammed diye birinin yaşadığını kesin olarak bilebilmemiz gerekir, bilemesek, inancımızı temellendiremeyiz.
  • Gazali "bilebilirim"de bazı değişiklikler yapıyor. Ne ile bilebilirim? “Tümdengelimle bilebilirim.
  • Aristo "bilebilirim"i belirli bir ontolojiyle irtibatlı olarak kurdu. Yani evrende kesin sebep-sonuç ilişkisinin cari olduğu bir tür tabiat düşüncesi üzerine, tabi determinizm düşüncesi üzerine kurdu. Ontolojide kesinlik vardır, bilgilerimizde de kesinlik vardır.
  • Gazali'ye göre tümdengelimde bilgilerimizde kesinlik vardır, varlık anlayışını da bir tür zorunluluk üzerine kurması gerekir. Burada klasik Eş'ariliğin, her şeyin olabileceği, kuralı olmayan alem görüşünü bırakır. Gazali, Cassas'da çok net gördüğümüz adet görüşünü benimser.
  • Ona göre adet yani abiattaki kurallılık zorunludur, bir tek Peygamber hayattayken bize mucizesini göstermek için bu zorunluluk delinebilir.
  • Dolayısıyla "inanabilirim"i "bilebilirim" üzerinden Gazali kendisinden önceki Ehl-i Rey'in de aynen gösterdiği gibi, onların yolundan gider.
  • Gazali'den önce Nizamiye medreseleri kurulur, bu çok önemli bir olaydır.
  • Gazali Nizamiye medresesindeki hocalığı ve öğrenciliğiyle de belirli bir misyonun adamıdır. Bu misyon da özellikle Sünni dünyanın belirli bir kelam etrafında adeta bütünleşmesi alt yapısının oluşturulmasıdır.
  • 450 yılında herkesin birleşebileceği bir tane kelam vardır, o da Eş'ari kelamıdır çünkü artık Mutezile kelamı popülaritesini kaybetmiştir. Eş'ari kelamı etrafında Müslümanlar birleşir, özellikle Fatımîlere karşı, İsmailî düşünceye karşı ciddi bir mücadele vardır.
  • Gazali'nin devlet politikalarıyla da irtibatlı kelam yapma durumu vardır ve Eş'ariliğin bu noktada geçerli olduğu bir dönemde yaşar.
  • Gazali, Cüveyni'nin son dönemlerinde olduğu gibi gittikçe Eş'arilikten uzaklaşır. Bu Gazali için bir dilemmadır, çünkü Eş'ariliğin birtakım önermeleriyle bu işin artık olamayacağı düşüncesi Mustasfa'da vardır.
  • Gazali Mustasfa'nın mukaddimesinde aklın azledilemeyen bir hükmedici olduğunu söyler.
  • Gazali'nin mantığına göre, dine girmeden önce sadece aklî konuları, ikinin birden büyük olduğunu bilebiliriz, ancak doğru söylemenin iyi bir şey olup olmadığını ya da bir insan öldürmenin kötü bir şey olup olmadığını kesin olarak bilemeyiz.
  • Mucizeyi görünce akıl boyun eğer, dine girer, dine girince de akıl kendini azleder.
  • Gazali aklın öneminden bahseder. Gazali'nin yaptığı şey akıl yürütme değişikliği, yöntem değişikliğidir.
  • Gazali'ye göre ilim, azledilemeyen hükmedici olan aklın bir çabasıdır ve bu varlıkların en değerlisidir.
  • Gazali'ye göre 3 tür ilim vardır:
    • Sırf aklî ilimler,
    • Sırf nakli ilimler,
    • Akılla naklin birlikte bulunduğu ilimler; fıkıh usulü bunlardan bir tanesidir.
  • Fıkıh usûlünün 4 ana konusu vardır:
    • الثمرة: meyve  hüküm bahisleri (çiftçinin meyvesi, fakihin hükmü)
    • المثمر: meyve veren ağaç ağaç (hükümlerin kaynakları)
    • طرق الاستثمار: meyve elde etme yöntemleri (hüküm istinbat etme yöntemleri)
    • المستثمر: meyveyi elde eden kişi (yani müctehid).
  • Fıkıh ve usûl-i fıkıh kelimelerini anlatır:
    • Fıkıh: mükelleflerin fiilerine ilişkin olan şer'i hükümlerin bilgisidir.
    • Usûl-u fıkıh ise, fıkhî hükümlerin delillerini ve bu delillerin hükümlere delalet şekillerini icmali olarak sunar, inceler.
  • Fıkıh usûlünün esas amacı dinin temellendirilmesi yani dinin ve dinin kaynaklarının ortaya konulmasıdır. Ayrıca hükümlere delalet şeklinin incelenmesi ve bunu incelerken de yine dini temellendirme gayesiyle kural üretmektir.
  • O dönemdeki Hanefilerde, Mutezile'de, Zeydîlerde ve Eş'arilikte de (özellikle Gazali ve Cüveyni'de) gördüğümüz temellendirme usûl-i fıkıhtır.
  • Bir kelamcı, kelamcı olarak kaldığı sürece büyük günah meselesini anlayamaz.
  • Bu konu tamamen umumun delaletinin kat'iliği ile alakalıdır.
  • Usûl-i fıkıhta umum-husus konusunu anlamadan hadis konularını anlayamayız.

Hazırlayan: Esma Karakütük