Bazı Ekollerde Sosyal Bilim Anlayışları
Ali Dere


İDE AKADEMİ 2020-2021 | DERS NOTLARI | 21 ARALIK 2020
 

*Doç. Dr. Zafer Durdu’nun Frankfurt Okulu‘nun “Sosyal Bilim Anlayışıbaşlıklı makalesinden hareketle bazı ekollerin sosyal bilim anlayışı üzerinde durulacaktır.
 

Yorumbilim, Yorum Bilgisi, Hermeneutik: Kavramlar üzerine

  • Belli düşünce ekollerinin diğer ekollerle girdikleri eleştirel pozisyonlara da bağlı olarak veya düşüncelerin, birtakım tezlerin, yaklaşımların bir yandan eleştirilmesi, bir yandan onlar üzerinde kendi teori ve tezlerini kurmalarıyla ilgili karşımıza çıkar.
  • Belli düşünce, çalışma veya entellektüel çevrelerin, ekollerin oluştuğu görülmekle birlikte bu ekollerin kendine özgün bir yanlarının olması gerekir. Bu okullardan birisi Frankfurt Okulu’dur.

Frankfurt Okulu

  • Frankfurt Okulu 20. Yüzyılda Almanya Frankfurt şehrinde daha ziyade bağımsız, şahsi bir sermaye ile oluşturulmuş bir düşünce ekolüdür.
  • Bu okulun erken dönemdeki temsilcilerinin büyük bir kısmı söylem olarak kapitalist veya Yahudi kökenli kimselerden oluşmaktadır.
  • Sosyal bilim perspektifi anti pozitivisttir. Frankfurt okulunun pozitivizm eleştirisi, nedensellik bilimcilik, nesnellik, ampirizm, genellemeler ile sosyal olguları açıklama üzerine odaklanır.
  • Bu ekolün bir diğer temel özelliği ise, diyalektik bir sosyal bilim inşa etme çabasıdır.
  • Bu ekolun önde gelen kurucuları; Horkheimer, ikinci nesil kuşaktan meşhur felsefeci Adorno ve günümüzde henüz hala yaşamakta olan Jürgen Habermas’tır.
  • Frankfurt Okulu bir yandan pozitivizme karşı eleştirel tavrı ile birlikte hermeneutik anlayışı, yöntemi metodik imkanları değerlendirerek metodolojik çeşitlenme ve yeni bir yaklaşımı oluşturur. Alan inceleme ve anlama çabasının öncesinde teorilerin olması gerektiğini söyler.
  • Pozitivizmin yaklaşımı ise direk olgular üzerinden yasasını tespit etmeye yöneliktir, yani teorilerden hareketle değil, doğrudan pratikten hareketle onları incelemek suretiyle ve genellemelere, tümellere gidilebileceği kanaatindedir.
  • Niteliği ve perspektifi ile Frankfurt Okulu'nun yaklaşımı “eleştirel teori”, pozitivizm ise “geleneksel teori” olarak isimlendirilir.
  • Bu okulun yaklaşımı ve eleştirel teori, sosyal bilim alanlarının bugün de hala gerek metod gerek teorik kısmında büyük katkı sağlamıştır.
  • Niye önce bağımsız, yani üniversiteden bile bağımsız bir yapı olarak bir düşünce kulübü gibi kurulmak istenmiştir? Çünkü Avrupa’da bile 20. yüzyılda her konu akademinin incelemesinde özgürce yapılamıyordu.
  • Frankfurt Üniversitesi İkinci Dünya Savaşı sonrasında da Yahudi sermayesi ile kurulmuş bir Vakıf Üniversitesi olarak tekrar başlamış, daha sonra devletleştirilmiştir. Ama o kuruluşun arkasındaki Yahudi inisiyatif ve sermayenin ağırlığı kendisini bugün de yüzeysel değil ama arka planlarda hissettirmektedir.

Adorno

  • Adorno Frankfurt Okulu’nu daha belirgin bir düşünce ekolü ve Felsefe ağırlıklı şekillendirmiştir.
  • Bu ekolün temel çizgisi, vasfı pozitivizm eleştirisidir. Bunun ötesinde estetik teori, müzik, siyaset söylemci hareketleri, seçmeli din kültürü, modern toplum incelemeleri ile okulun çalışmalarında Adorno sonrası ve Adorno döneminde ön plana çıkmıştır.

Ekolün Bugünkü Yaklaşımı

  • Okulun tarihsel süresinde Adorno’nun ölümü ve 60'lı yıllardaki radikal öğrenci hareketleri etkinliğinin kaybolması sonrası kısmen macerasının sonuna gelmiş gibi göründü.
  • Bu tarihlerden sonra bu okul formel bir kurum olmanın ötesinde belli ilke ve yaklaşımlarla akademisyen, düşünür, filozof gibi bireylerin bireysel çalışmaları ve eserleri üzerinden toplum bilimleri felsefesi ve ideoloji eleştirileriyle varlığını sürdürmüştür.

Eleştirel Teori ve Eleştirel Kuram

  • Habermas iletişim ve dil teorileri üzerinde durmuştur.
  • Kapitalist toplumun kendini gözünde meşrulaştırmasını sağlayan ekonomik, siyasal, ideolojik ve psikolojik mekanizmaları inceleyen Habermas, Claus Offe ile birlikte dönüşüme neden olacak olan bunalımın varlığından bahsetmişlerdir.
  • Onlara göre bu bunalım ekonomik değil, siyasal ve ideolojik düzeyde bir meşruluk bunalımı olacaktır.
  • Diğer yöntemlerin yaklaşımını eleştirir ve kendisi bir öneride bulunur. Sosyal bilimler için önerdiği yöntem; “diyalektik sosyal bilim anlayışıdır.”
  • Aklın değerlendirmesinde, teori çerçevesinden konuları ele almak, incelemek ve anlamaya çalışılması bakımından aklın önemli olduğunu ancak aklın mutlak bilgiye ulaştıramayacağını söylerler.
  • Bilim teorileriyle ilgili, dünyanın maddesine ulaşmak ve bunu bir üretim sektörüne, teknolojiye dönüştürmek aslında insanı da zaman içerisinde bir maddeye ve bu varlık alanının, dünyanın kendini kurtaramayacağı bir parçasına dönüştürdüğünü söylerler.
  • Teknik bilgi aynı zamanda doğa bilimlerinin kuralları, ilkeleri, imkânlarını dünyaya egemen olma arzusunu ve insanın mutlak hâkim olma isteğini beraberinde getirmiştir. İnsan bu isteğin içerisinde kendisi de bir maddeye dönüşerek tüketilmeye başlamıştır.
  • Bugün teknolojinin insanı esir aldığından bahsedebiliriz. Bir sürü nimetleri, imkanları vardır ama bu gelişmeler insanı ve sosyal hayatı bile değiştirir.

Frankfurt Okulu’nun Sosyal Bilimlere Genel Bakışı

  • Pozitivizmi reddederler, çünkü pozitivizm pragmatizm ve ampirizm ifade ediyordu. Onlar bu pozitivizm yaklaşımını eleştiriyorlar ve bunun yanında da yeni bir sosyal bilim inşa etmeyi hedefliyorlardı.
  • Marcuse modern bilimin sanayi toplumunda bir baskı biçimi olduğunu söyler.
  • Tümevarımcı, ampirik toplum bilim anlayışını eleştirirler. Onların bu ampirik çalışmalara eleştirel yaklaşmaları ampirik çalışmalarının yapılmamasına değil, daha çok bilimizme karşı çıkmalarıydı.
  • Bilimizm konusunda bilginin mutlaklaştırılması, ilerlemesi yani teknik ve doğa bilimleri bağlamında, bilimin böyle anlaşılmasını toplumsal ile olan bağların tam olarak görülememesine yol açmaktadır.
  • Sosyal hayatı ve insanı ifade ettiğiniz alanları ister bugününü ister tarihini böylesi temel diğer tecrübi bilimlerde olduğu gibi sayı ve formüllerle ifade edemezsiniz.
  • Habermas diyalektik bir bakışla bu okulu sosyal bilimlere yaklaştığını söylemiştir.
  • Hermeneutiği değerlendirerek, yani hermeneutiği mutlak anlamda bir bütün olarak değerlendirmese de sosyal bilimlerin önemli bir çalışma aracı olduğunu kabul etmiştir.
  • Diyalektik ile ilgili Horkheimer şöyle demiştir: “Bilinç ve varlık arasında, özne ve nesne arasında -Adorno'nun da sözleri ile- etkileme ve etkilenme alanıdır.”
  • Diyalektik, anlamaya çalıştığımız alanın bir parçası olmak ve hem özne hem nesne olarak bağı kurabilmektir.
  • Horkheimer bir araştırmacının herhangi bir toplumsal olgu ve olayı tüm yönleriyle açıklayamayacağını söyler.
  • Toplumsal alanda bir neden-sonuç ilişkileri çerçevesi dışında bir bakış karşımıza çıkmaktadır.
  • Bu ekolün bir vasfı kendisini hiçbir zaman felsefi düşünce geleneğinin dışına çıkarmayı düşünmemiştir.
  • Frankfurt Okulu'nun eleştirel teori yaklaşımı bilgi ve eylemi birbirinden üstün görmez ve birbirinden ayırmaz.
  • Horkheimer insanın özgür ve bağımsız olmadığı bir dünyada özgür ve hiçbir çıkara bağlı olmayan bilimsel araştırmalar yapılamayacağını söyler.
  • Habermas kendisini pozitivizmin eleştiricisi olarak ortaya koymuş ve o pozitivizmi öncelikle diyalektik sosyal teori anlayışı ile karşılaştırmış ve pozitivizmin değerlerden arınmış bilgi anlayışını eleştirmiştir. Araştırıcı unsurlarını betimlemek istediği sosyal yaşama evrenine belirli bir biçimde dâhil olmak zorundadır.
  • Habermas'ın pozitivizmin eleştirilerinden bir tanesi de bilimcilik/bilimizmdir. Ona göre bilimcilik, olguların bütünselliğini bilimlerin nesnel alanıdır ve bilim olguları tekrarına indirgeyip, metafizikten kopararak bilimin ötesine giden hiçbir düşünümü doğrulayamaz.
  • Sosyal bilimlerin yöntemi tek başına pozitivizmle veya hermenutikle çözümlenemez. Bu yüzden, Habermas her iki yöntem ile ilgili eleştirilerini ortaya koymuş ve her ikisinden yararlanarak yeniden bir yapılanma yollarını aramıştır.
  • Habermas’a göre bir sosyal bilim self-reflexive olmalıdır. Pozitivizmde olmayan bu nitelik hermeneutikte vardır.
  • Hermeneutiği sosyal bilimlerin önemli bir anlama yöntemi olarak değerlendiriyor, bunun ilk adımı olarak, ancak hermeneutiğin insanı anlamanın temel yapısının incelenmesi olduğunu öne sürmekle, hermeneutiğin sosyal bilimler için yararlı birçok yöntemden biri olduğunu öne sürmek arasında önemli bir fark olduğunu ifade eder.
  • Habermas’ın vurgusunu yaptığı alan, yani kuramlarının, söylemlerinin hangi alan üzerinde gerçekleştiğine bakıldığında; bunun iletişimsel eylem kuramı olduğu görülür.
  • Toplumlardaki iletişimin daralması, kısıtlanması yaşam alanındaki rasyonelleşme düzeyini artırır. Ama bu rasyonelleşmenin artması yaşam alanının yapısal unsurları olan kültür, toplum ve şahsiyetin birbirinden kopmasına neden olur.

Hazırlayan: Sascha Hamza Hahnert