Dönem Ödevleri 2021-2022

İslamın Dört Temel İbadetinde Estetik/Güzellik
Salih Özcan

İDE AKADEMİ | DÖNEM ÖDEVİ 2021-2022

Sözlükte İbadet, “tapmak, kulluk etmek, birine kul etmek, boyun eğmek, söz dinleme, itaat,  tevazu, köle edinmek, bağlanıp ayrılmamak, Rabbin yaptıklarına rızalık göstermek, Rabbim isteklerini gerçekleştirmek” vs. çok geniş bir anlama sahip kavramdır.[1]  Dinî bir terim olarak ibadet,  insanın Allah’a saygı, sevgi ve itaatini göstermek, O’nun hoşnutluğunu kazanmak niyetiyle ortaya koyduğu belirli tutum ve gerçekleştirdiği davranışlar ifade eder.[2]

Dinimizde ibadet, Allah ile kul arasında kurulan bir ilişki, hatta kulun önemli bir ödevidir.[3]

Buna göre namaz kılmak, zekât vermek, oruç tutmak, hacca gitmek gibi Allah’ın rızalığını kazanmak inancıyla, usûl ve esāsına uygun biçimde uygulama alanına konulan her meşru amel ve söylenen her güzel kelâm ibadet keyfiyetindedir. Ve bu ibadetlerin ne şekilde, ne zaman, nerede, uygulama alanına koyulması gerektiğini Peygamberi rehberliğinde tayin eden O’dur. Bu durumun bir kurallar bütününden, düzenden, intizamdan, usûlden, hazdan, zevkten, estetiksel ruh ve görselden beri olması düşünülemez.[4]

Estetik kelimesi ise Grekçe’de aisthesis “duyum, duyulur, algı” mânasına gelen  veya aishanesthai “duyu ile algılamak” anlamına gelir. Arapça’da estetik karşılığında ise  ilmü’l-cemâlin “Güzellik Bilimi” anlamı yanında el-cemâliyyât, felsefetü’l-cemâl, felsefetü’l-fen gibi ifâdeler de kullanılmaktadır. Osmanlı aydınları ise bu kavramı ilm-i hüsn, hikmet-i bedayi, bedîiyyat gibi isimlerle de ifade etmişlerdir.[5]

Cumhuriyet Döneminde ise Yüce Allah’ın eşsiz, benzersiz, örneksiz yaratmasındaki güzellik ve estetik anlamını ifade eden Allah’ın bir ismi olan el-bedî’den türetilen bedîiyyat kullanılmıştır. Bugün ise estetik, konusu güzel olan ve güzellikle ilgili olguları tetkik etmek,

güzelliğin asıl unsur, niteliğinden bahseden bilim dalına dönüşmüştür.[6]

Estetiğin, konusu hem fizik hem de metafizik alandaki güzel unsurlardır.[7]

Ancak, İslâm filozoflarının, muhtevası sırf estetik, güzel veya güzellik olan müstakil her hangi bir eserinin var olduğuna ulaşılmamıştır.[8] İslâm düşüncesinde estetik konusuna çok ilgi gösterilmemekle beraber Fârâbî, eksiksiz güzelliğin Allah’a mahsus olduğunu, O’nun güzelliğinin kendi özüne ait olmasına karşılık diğer varlıklardaki güzelliklerin birer arazdan ibaret bulunduğunu belirtir. Allah’ın güzelliği bütün mevcûdatın güzelliğinin kaynağı olarak en yücedir. Estetiksel haz, zevk insan eğitimi için elzemdir, bu aynı zamanda beden terbiyesi ruh terbiyesine zemin hazırlar demiştir.3

İbn Sînâ, hakiki güzelliğin Allah’a ait olduğunu ve O’nun katından evrene yayıldığını ifade eder.[9]

Konuyu önemli gören istisna düşünür ise Gazzâlî’dir.[10] Gazzâlî güzellikle ile sevgi arasında ilişki kurarak, sevgiyi güzellik üzerine inşâ etmiştir. Gazzâlî, bir şey “Kendisinde bulunması mümkün olan bütün kemalatı kendinde topladığı vakit, güzelliğin zirvesine ulaşmış demektir” sözleriyle estetik yetkinliği tanımlamış olmaktadır.[11] O vakit Gazzâlî, güzel ibadet, bir ibadette bulunması gereken farz, vacip, sünnet, huşu, duygu ulaşabilme olarak tanımlamakta.

İbn Rüşd’e göre estetik, objektif bir değer, uygunluk ve fiziksel harmonidir. Bu bakımdan onun estetik anlayışı, sebeplilik, gaye, nizam gibi kavramlar düzleminde şekillenmiştir denebilir[12]

Estetikte ölçü, ilahî bir yasadır. Estetik formlar, içlerinde güzelliği oluşturan ölçülerden meydana gelmektedir.[13]

İşte estetikteki bu husûsiyet ibadetin kemal’ini tamamlayan durumdur. Yani huşû (gönülden  Cenâbıhakk’a boyun eğme) ve ta‘dîl-i erkânın bir arada olma durumudur. Bu noktada estetik, ibadetlerdeki ta‘dîl-i erkânı gerçekleştirmekte de  önemli bir basamak olmakta.  İbadetler, ona has olan bu nitelikleri kendinde topladığı kadar kaliteli olur. Sonunda ibadetlerde bedensel ve ruhsal kazanım insanda kemâle ulaşır.

Bu girişten sonra ayet ve hadislerde ibadette estetik boyut’a örnekler vermeye geçebiliriz.

Dört Temel İbadette Estetik

1.Namaz İbadetinde Estetik;

Namaz, sözlükte “ateş ile tutuşturmak, tezkiye etmek, dua etmek, ibadet etmek, , bağışlanma dilemek, yalvarmak …” mânalarına gelmekte.[14] Terim olarak salât tekbirle başlayıp selâmla son bulan, belirli hareket ve sözlerden oluşan bedenî ibadeti ifade İslâm’ın beş şartından biri.[15]

 Kur’an’ı Kerim’de Namaz ve  estetik ilişkisine dair ilgili bazı ayetler

...Namazında niyazında sesini fazla yükseltme, fazla da kısma, ikisinin arasında bir yol tut...”[16] namaz da ses estetiği isteyen, kendini başkalarının rahatsız edecek bir sesten sakındırmakta.

Ki onlar, namazlarında derin bir saygı hali yaşarlar;”[17] huşu, aynı saygıyı  mânevî derinliği kazanabilmesi için bedensel hareketlerin, duruşunda önemi var.

Namazın Estetiksel Yönü İle İgili Bazı Hadisler;

Makbul bir namazın edasının, ihyasının, şartlar;

Hadesten tahâret, Necâsetten tahâret, Setr-i avret, İstikbâl-i kıble, Vakit, Niyet, İftitah tekbiri, Kıyam, Kıraat, Rükû, Secde, Ka‘de-i ahîre şeklinde sıralanır.

Bu sayılan şart ve rükünlerde fakihler görüş birliğindedir.[18] 

Bu şartlar ibadetin geçerliliği için şart olduğu gibi bu ibadeti gerçekleştiren kişi veya cemaat açısından çeşitli unsurlardan oluşan ve âhenkli bütünlük oluşturan göze, kulağa hoş gelen insanda iyi etki bırakan hâlin de durumudur.

Hz. Peygamber (s.a.s.), ta‘dîl-i erkâna uygun olarak estetiksel bir şekilde namazın ikâme edilmesinin saf düzeninden hatta abdestten başlayarak gerçekleştirilmesi talep etmiş. Hatta bu estetiği gerçekleştirmeden namaza durmadığı vaka olarak nakledilmiştir.[19]

Yine namazı eda ederken eksiklik gösteren veya çeşitli unsurlardan oluşan âhenkli bütünlüğü yerine getirmeyen bir şahsı uyarmış ve yeniden kılmasını istemiştir. Ashâb-ı Kirâm bir kısım rivayetlerde, Hz. Peygamber’in namaz ibadetini ikame ederken her bir rüknünü bir bütünü oluşturan parçalar arasındaki uygunluk, uyum, düzen bozmadan insanda güzellik duygusu uyandıracak şekilde (senfoni) gerçekleştirdiğini şöyle anlatmaktadır:

Câbir İbni Semüre ra.  rivayet edildiğine göre şöyle dedi: Resûlullah (sas) evinden çıkıp yanımıza geldi ve şöyle buyurdu:

“Meleklerin Rableri huzurunda saf bağlayıp durdukları gibi saf bağlasanız ya!”

Bunun üzerine biz:- Yâ Resûlallah! Melekler Rablerinin huzurunda nasıl saf bağlayıp dururlar? diye sorduk. Şöyle buyurdu:- “Onlar öndeki safları tamamlayıp birbirine perçinlenmiş gibi bitişik dururlar.”[20] 

Ebû Hüreyre’den naklen rivayet etti ki:Resûlüllah (sas) mescide girmiş. Onun arka­sından bir adam girerek namaz kılmış. Sonra Resûlüllah (sas)’e gelerek selâm vermiş.

Resûlüllah (sas) selâmı almış ve o zâta: «Dön de namazını kıl, çünkü sen namaz kılmadın» buyurmuş. O zat dönerek evvelce kıldığı gibi namazı tekrar kılmış. Sonra Peygamber (sas)’e gelerek selâm vermiş.

Resûlüllah “Ve aleyke’s selâm”   dedikten sonra: «Dön de (yeniden) kıl, zira sen namaz kılmadın» buyurmuş ve bu. nu üç defe tekrarlamış.

Nihayet o zat: “Seni hak (din) ile gönderen Allah’a yemin ederim ki ben bundan a’lâsını beceremiyor um. Bana öğret,” demiş.

 Resûlüllah (sas):”Namaza kalktığın zaman tekbir al! Sonra kolayına geldiği kadar Kur’ân oku sonra rükû et ve âzâ yatışıncaya kadar rükû’da kal. Sonra ba­şını kaldırarak iyice doğrul. Sonra secdeye vararak âzâ yatışı ncay a kadar secde et! Sonra başını kaldır ve âzâ yatışıncaya kadar otur ve bunu bütün namazlarında böyle yap” buyurmuşlar.[21]

Ab­dullah b. Ebî Katâde’den, (O da) babasından (naklen) rivayet etti ki, O şöyle dedi, Rasûlullah (sas) Efendimiz:

“−En kötü hırsızlığı yapan insan, namazından çalan kimsedir.” buyurmuştu.

 Sahâbe-i kirâm “−Yâ Rasûlâllah, kişi namazından nasıl çalar ki?” dediler.

“−O, rükûunu ve secdesini tam olarak yapmaz. Rükû ve secdeden kalkınca belini tam olarak doğrultmaz.” buyurdu.[22]

Ebû Hureyre’den haber verdi. Peygamber (sas) şöyle buyurmuştur: “İmâm ancak ken­disine uyulsun diye imâm edilir. Binâenaleyh imâma muhalif iş yap­mayınız. O rukû’ya varınca rukû’a varınız. Başını kaldırdığı zaman siz de kaldırınız. Semiallahu limen hamideh dediği zaman Rabbena leke hamd deyiniz. Secdeye gittiği zaman siz de secdeye gidiniz. Otur­duğu hâlde namaz kıldığı vakit sizler de hep oturarak namaz kılınız. Namazda saffı doğrultunuz. Çünkü saff doğrultmak namazın güzelliğindendir[23]

Hz. Aişe şöyle rivayet etmiş:Resûlüllah (sas) namaza tekbirle, kirâata da fatihayı okumakla başlardı. Rükû ettiği zaman başını ne yukarıya diker, ne de aşağıya büker, ikisinin arasında tutardı. Başını rükû’dan kaldırdı­ğı vakit, iyice doğrulmadıkça secdeye gitmezdi. Başını secdeden kaldır­dığı zaman dahî iyice doğrulup oturmadıkça ikinci secdeye gitmezdi..”[24]

es-Sa’dî, babasından yahut amcasından (rivayetle) demiş­tir ki: Peygamberi (sas) namazında iken gözetledim “Rasûlullah (sas) namaz kılarken rükû ve secdelerinde üçer kere “sübhânallâhi ve bi-hamdihi” diyecek kadar dururdu.”[25]

Berâ b. Azib’den naklen rivayet etti. Berâ şöyle demiş;  Peygamber ile birlikte kılınan namazı dikkatle takip ettim “Rasûlullah’ın kıyamı, rükûu, rükûdan sonraki ayakta bekleyişi, secdesi, iki secde arasındaki oturuşu ve teşehhüddeki oturuşu neredeyse birbirine denk uzunlukta idi.”[26]

Dinin direği ve müminin miracı olarak nitelendirilen namaz. Abdesti, kıblesi, tekbiri, kıyamıyla, rükû secdeleriyle ve teşehhüdüyle, mahlûkatın ibadetlerini özelliklerini aksettiren simgesi durumundaki namaz bir armonidir.

 

2. Zekat ibadetinde Estetik

 

Sözlükte “artma, arıtma; övgü ve bereket” mânalarına gelen zekat, İslâm’ın beş şartından biridir.[27]

Istılahi anlamı olarak zekat,Allah’ın bereketinden kaynaklanan artış, insanın, malından olan bu artışı, Allah’ın fakirlere verdikleri  malın adıdır.[28].

Zekat kavramı, Kur’an’da 32 yerde geçmekte. Bu kullanımların ikisi temizlenme, arınma; 30’u ise, sosyal yardımlaşma, birbirine yardım etme ve muâvenet anlamında kullanılmıştır.  Yine bunlardan 26’sında zekat, namazla birlikte, namaz (salât) dan hemen sonra zikredilmiştir.[29]  

Kur’an ve Sünnet’te namazla zekâtın yaygın olarak birlikte zikredilmesi, iki temel ibadet arasında yakın râbıta kadar, namazın daha ziyâde kişisel-bedenî, zekâtın da cemiyetle ilgili-malî ibadetleri temsil ettiği anlaşılmakta. Bu aksettirme dindarlığın kemalinin bu iki kanaldaki sorumlulukların ifasıyla şahsi ve toplumsal güzelliklerin yerleşmesinde önemli katkı payı bulunmakta.

Kura’an’ımız da zekat ibadetini yerine getirirken riyâsız ve yapmacıksız inanışla birlikte estetiğin mevcûdiyetini istemekte. Bu ikili birlikteliği hem veren el hem alan el açısından şekli ve sûretinin yansımalarını bir surede anlamaya çalışalım.

 

Kur’an’ı Kerim’de Zekat ve  estetik ilişkisine dair ilgili bazı ayetler;

 

 “Mallarını Allah yolunda harcayan, sonra da harcadıklarının arkasından başa kakıp incitmeyenler için rablerinin katında özel karşılık vardır. Artık onlar için korku yoktur, onlar üzüntü de çekmeyeceklerdir”[30]

“İyi sayılan bir söz ve bir bağışlama, arkasından eziyet gelen bir sadakadan daha iyidir. Allah zengindir, halîmdir.[31]

Ey iman edenler! Allah’a ve âhiret gününe inanmadığı halde malını insanlara gösteriş yapmak için harcayan kimse gibi sadakalarınızı başa kakmak ve incitmek suretiyle boşa çıkarmayın. O kimsenin misali, üzerinde toprak bulunan düzgün ve yalçın bir kayadır; kayanın üzerine şiddetli bir yağmur yağmış, onu çıplak halde bırakmıştır. Bu gibilerin kazandıkları hiçbir şeyden istifadeleri olmaz ve Allah, inkârcı topluluğa hidayet vermez.[32]

Ey iman edenler! Allah’a ve âhiret gününe inanmadığı halde malını insanlara gösteriş yapmak için harcayan kimse gibi sadakalarınızı başa kakmak ve incitmek suretiyle boşa çıkarmayın. O kimsenin misali, üzerinde toprak bulunan düzgün ve yalçın bir kayadır; kayanın üzerine şiddetli bir yağmur yağmış, onu çıplak halde bırakmıştır. Bu gibilerin kazandıkları hiçbir şeyden istifadeleri olmaz ve Allah, inkârcı topluluğa hidayet vermez.” [33]

“Mallarını Allah rızasını dileyerek ve içlerinden gelerek harcayanların misali ise tatlı bir yamaçta bulunan, üzerine bolca yağmur yağan, bu sebeple ürününü iki misli veren bir bahçedir; şayet sağanak yağmazsa incecik yağar. Allah yapıp ettiklerinizi görmektedir. [34]

“Onların mallarından zekât al ki, bununla onları temizleyesin ve arındırasın.”[35]  buyurmaktadır. 

 

Zekatın Estetiksel Yönü İle İlgili Bazı Hadisler

 

İbn Abbâs’tan (ra) nakledildiğine göre, Hz. Peygamber (sas) Muâz’ı Yemen’e gönderirken şöyle buyurmuştur: “... Allah’ın, zenginlerinden alınıp fakirlerine verilmek üzere mallarına zekâtı farz kıldığını onlara bildir.”[36]

 

İslâm Peygamberi, Muâz b. Cebel’i Yemen’e elçi, idareci ve zekât memuru vasfıyla gönderirken de,...(Zenginlerin) mallarının en iyisini zekât olarak almaktan kaçın. Mazlumun bedduasından da sakın. Çünkü mazlumun duasıyla Allah arasında perde yoktur. ”[37]

 

Ebû Hüreyre’den nakledildiğine göre, Allah Resûlü (sas) şöyle buyurmuştur:  “Sadaka/zekât vermek, maldan hiçbir şey eksiltmez...”[38]

Kâ’b b. Ucre diyor ki: “Allah Resûlü (sas) bana şöyle buyurdu: “Sadaka/zekât vermek, suyun ateşi söndürdüğü gibi hataları yok eder…”[39]

 

Abdullah b. Amr’dan rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (sas) şöyle buyurmuştur: “Zengin ve gücü kuvveti yerinde (sağlıklı) kimselerin zekât almaları helâl değildir.”[40] buyurmuştu.

 

Buraya kadar zikrettiğimiz ayet ve hadislerde hayatın bütününü kapsayan zekât ibadetinde alan kimseyi hiçbir şekilde incitmemek, verdiğini dile getirerek fakirin başına kakmamanın esas olduğudur. Güzel bir söz ve bağışlamanın, peşinden incitme gelen sadakadan daha iyi olduğu bildirmekte. Böylece ihtiyaç sahibini kimsenin maddi sıkıntısı giderilirken; diğer taraftan gönül güzelliğini inşa etmenin de en az maddi destek kadar değerli olduğuna dikkat çekilerek bu ibadetin görsel (estetiksel) tarafın göz ardı edilmemesine dikkat çekmiştir.

Zekat verirken ihlasın, latif ifadelerin veya takınılan tavrın zekat ve sadakanın daha güzel bir şekilde gerçekleştirilmesi açısından önemlidir. Bu durum şahıs ile toplum, toplum ile zenginlik arasında birbiriyle uyuşmuş bir bütün meydana getirmekte. Böylece zekat sosyal huzur, ekonomik eşitlik ve denge sağlayan önemli bir rol üstlenmekte.

Zekatta ki bu gönülden gelen ihlâs-perverlik ve estetiksel âhengin ortadan kalkmasıyla karekter bozulmaları, nefret duyguları, ayrıştırmalar âzamileşecek. İç rahatlığı (kişisel) ve dış  (sosyal) rahatlığı bozulmasına mahal verilecektir. .

 

3. Hac ibadetinde Estetik Boyut

 

Hac, arapça’da “bir yere gitmek, ziyaret etmek” anlamlarına gelen hac, kurban bayramında Yüce Allah’ın evi olan Kâbe’yi, Arafat, Müzdelife ve Mina’yı belli usul ve şartlarına göre ziyaret etmektir.[41]

Haccın gerek birey açısından ve gerekse toplum açısından yararların ve güzellikleri bulunduğu bir realitedir. Hac ibadetindeki bu doğal derûnîlik âşikâr olunca bir sosyal ortam ve kardeşlik oluşumunun güzelliğini beraberinde getirir. Bu iç ve dış bütünlüğünün güzelliğini bozacak her eylem yasaktır.

Kur’anı Kerim’de Hac ve estetik ilişkisine dair ilgili bazı ayetler:

 

İnsanlar için yeryüzünde kurulan ilk ev (mabed), Mekke’de bulunan mübarek ve âlemler için hidayet kaynağı olan Kâbe’dir. Orada apaçık deliller, İbrahim’in makamı vardır. Kim oraya girerse güvende olur. Oraya gitmeye gücü yeten herkesin o evi haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır”.[42]

"Biz Kâbe’yi insanlar için bir toplanma mahalli ve güvenli bir yer kıldık”[43]

“Hac bilinen aylardadır. Kim o aylarda hacca karar verip niyet ederse, bilsin ki hac sırasında kadına yaklaşmak, günaha sapmak ve tartışıp çekişmek yoktur…”[44]

 

Haccın Estetiksel Yönü İle İlgili Bazı Hadisler;

 

Ebu Hüreyre ra’dan rivayet edildiğine göre; Resûlullah (sas) “Hacılar ve umreciler Allah’a gelen elçilerdir…[45]

 

Sehl b. Sa’d ra’den rivâyete göre, Rasûlullah (sas) şöyle buyurdu:Bir Müslüman telbiye getirdiğinde sağında ve solunda (eliyle işaret ederek) şuradan şuraya kadar taş, ağaç, toprak ne varsa hepsi onunla birlikte telbiye getirir.”[46]

 

Ebu Hüreyre ra’dan rivayet edildiğine göre; Resûlullah (sas)Allah, Mekke’yi haram kıldı… O’nun otu koparılmaz, ağacı kesilmez, av hayvanları ürkütülmez, duyuran kişiye verme dışında buluntusu alınamaz.”[47]

 

İbn Abbâs ra. rivayet etti ki, kendi­si, Peygamberce beraber arefe günü Arafat'tan ayrılmıştı “(Arafat dönüşü birisinin devesine şiddetle bağırıp vurduğunu işitince) Allah Rasulü (s.a.v.) şöyle buyurdu: ‘Ey insanlar, sakin olun! İyilik acelecilik değildir.’”[48]

 

İbn Abbas ra’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Allah Rasulü (sas) (şeytana atılacak taşların büyük olmamasını hatırlattıktan sonra): ‘Ey insanlar! Dinde aşırılıktan sakının. Sizden öncekileri, dinde aşırılık helâk etmiştir!’ buyurdu.”[49]

 

Hac ibadeti, insanın kendi hânesinden, sosyal hayatından,  dünyasından ayrılıp tamamen yabancı insanların, Yüce Yaratıcının kurallarının kendi mahreminde ağırladığı bir yolculuk. Bu yolculuk ihram ile başlamakta, Kâbe’yi ziyaret, Arafatta vakfe, Müzdelifede vakfe ve Mina da taşlama ile son bulmakta. İhramla başlayan bu yolcuk süresince tahammül sınırlarını zorlayan güçlükler için baştan sona bir sabrın refakatçi olması, kavga, öfke, çirkin sözler, günaha yönelme, bir canlının öldürülmesi, bir bitkini koparılmasının yasaklanmış olması birey-toplum, toplum-kâinat arasındaki ilişkide güzelliğin (estetiğin) yakalanmasında son derece önemlidir. Ayrıca hac ibadeti, aileleri, sınırları aşan evrensel  bir kardeşlik, berâberlik ruhunu dinamizme eden  en karakteristik ibadetlerden olması açısından muhteşem bir görselliktir. Bu görselliği, güzelliği ve estetiği bozacak en küçük bir davranış kefaretsiz (cezasız) bırakılmamıştır.

 

4. Oruç İbadettin de Estetik

 

Savm, ister yiyecek, ister söz, ister yürümek olsun bir şeyi yapmaktan geri durmak anlamına gelir.[50]

Terim olarak oruç, tan yerinin ağarmasından (fecri sadıktan) güneşin batmasına kadar şer‘an belirlenmiş ibadeti yerine getirmek niyetiyle yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durmayı ifade eder.[51]

Toplumsal hayatta maddi ve manevi güzelliklerin hayat bulmasında son derece etkili bir ibadet olan orucun birey ve toplum üzerinde meydana getirdiği güzellikleri zikrolunan ayet ve hadislerde görmek mümkündür.

 

Kur’an’ı Kerim’de Oruc ve  estetik ilişkisine dair ilgili bazı ayetler;

 

“Ey iman edenler! Sizden öncekilerin üzerine yazıldığı gibi sakınasınız diye sizin üzerinize de sayılı günlerde oruç yazıldı. İçinizden hasta veya yolcu olan, başka günlerden sayısınca tutar. Orucu tutmakta zorlananlar için bir yoksulun (günlük) yiyeceği kadar fidye yeterlidir. Bir iyiliği mecbur olmadan yapan için bu (yaptığı) iyidir. Ama orucu tutmanız -bilirseniz- sizin için daha hayırlıdır.”[52]

 

Orucun Estetiksel Yönü İle İlgili Bazı Hadisler;

 

Ebû Hüreyre’den nakledildiğine göre, Resûlullah (sas) şöyle buyurmuştur: “Oruç bir kalkandır. Oruçlu, saygısızlık yapmasın, kötü konuşmasın. Eğer biri kendisiyle dövüşmeye veya sövüşmeye kalkışırsa, iki defa, "Ben oruçluyum." desin…”[53]

Ebû Hüreyre tahdis ettiki Resûlullah (sas) şöyle buyurmuştur “Muhammed’in canı kudret elinde olan Allah’'a yemin ederim ki, oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha güzeldir.”[54]

Ebû Hüreyre’den (ra) rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber şöyle buyurdu:

“Kim yalan konuşmayı ve yalan-dolanla iş yapmayı terketmezse, Allah o kimsenin yemesini, içmesini bırakmasına kıymet vermez.”[55]

Zeyd İbni Hâlid el-Cühenî’den (ra) rivayet edildiğine göre Nebî şöyle buyurdu:

“Kim bir oruçluyu iftar ettirirse, oruçlu kadar sevap kazanır. Oruçlunun sevabından da hiçbir şey eksilmez.”[56]

Ayeti kerimeler ve hadisi şerifler genel çerçevede fiziksel sağlık açısından bakıldığında oruç ibadeti, hastalıktan uzak ve sağlıklı bir vücuda zindelik vererek beden sağlığı ve güzelliği kazandırır. Ruh sağlığı açısından ise orucun şükür, empati, alçakgönüllülük, yardımseverlik, iyimserlik, sosyalleşme vb. gibi psiko-sosyal açıdan pozitif fonksiyonlarla manevi güzellik kazanmış olmakta. En önemli fonksiyonlarından birisi de bireyde sabır, müspet bir kişilik özelliği olarak çekişmeden, yalandan uzak, diğerkâmlık ve cömertlik duygularını ortaya çıkarmasıdır oldukça etkili olduğu söylenebilir.[57]

İrade ve nefis eğitimiyle kötü huy ve düşüncelerden arındırarak, insanın iç dünyasında taşıdığı üstün niteliklerle keşfetmesini sağlar, yakın çevresinden başlayarak genişleyen bir yardım zincirine vesile olur, hem bedenen ve hem de ruhen temizler. Yanlışlıkla adam öldürme,[58] yemin kefareti,[59] ihramlıyken işlenen bazı suçlarda,[60] zıhar kefaretinde ve diğer bazı fiilerin işlenmesinde oruç ibadetinin yerine getirilmesi alternatif kefaret olarak zikredilmesi orucun insanın öz benliğinde meydana getirdiği dini ve ahlaki duygu ile kötü düşünce ve davranışlardan alıkoyma güzelliğine vurgu yapılmıştır diyebiliriz.

Böylece oruç ibadeti, insanların manevi güzellik kazanmaları yanında, toplumsal güzelliğin yaygınlaşmasına da neden olmakta.

SONUÇ

İslam binasının bu dört temel ibadeti, ilahi dinlerin ortak olan kādim ibadetlerindendir. Bu müşterek miras olan ibadetler aynı zamanda geçmiş ile geleceği aynı güzellikte cem’ eden ve kıyâmete kadarda tevarüs edecek bir bağ bir köprü mâhiyetinde. İlahi dinlerin ahîri olan İslam dini ve son haliyle ona has olan bu temel ibadetlerin şekil, miktar, zaman olarak beyan edilmesi

“Şüphesiz ki Allah güzeldir, güzelliği sever”[61] hadisi sırınca, bu ibadetlerin riyâsız ve yapmacıksız, samîmî olarak edâ etmenin yanında bir âhenkli düzen yani estetiksel olarak yapılmasının da gerektiğidir.

Gerek Kur’an-ı Kerim ve gerekse Hz. Peygamberimiz özellikle ümmetinin sözlerinde, davranışlarında, ulaşmak istedikleri gāyelerinde, inanç ve ibadetlerinde sâkin, çekici, câzip, zevk veren ve takdir uyandıran,  insanda hoşa giden bir etki ve estetik duygu uyandıran niteliği de azımsamamıştır.

Bu, hem Kur’an-ı Kerim ve hemde Hz. Peygamberin hayatında biz insanlar için örnek olacak uygulamalarla ortaya koymuştur.

Bu estetiksel muvâzeneyi namaz, oruç, hac, zekat gibi temel ibadetler açısından ele almak da ve bu ibadetlerde görmekte bu mümkündür.

Netîce olarak ibadetlerin bir ağaca benzetirsek bu ağacın, hayat cevheri huşû ise, vücûdu, gövdesi ta‘dîl-i erkân olsa, dallardan geriye kalan kısımları da estetik ve güzellik olur.

KAYNAKÇA

Ayvazoğlu, Beşir. “İlmü’l Cemâl” md. D.İ.A, c.22,s.146-148;

Barman Ramazan, “Kur’ana Göre Estetik, Doktora Tezi, İnönü Üniversitesi, Malatya, 2020.

Bozyiğit, Ahmet, “İslam Felsefesinde Estetik” Bitlis İslamiyat Dergisi,2:2(2020).ss,68-79.

Buhari, Ebû Abdillâh Muhammed b. İsmâîl  “el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ” Mhk.; Muhammed Zahir b. Nasır,Neşr.; Daru Tavakul Necat,h.1422.

Çelik,Yusuf, “Kur’anda İbadet” Atatük Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 41 ( 2014), s.204.

Çınar, Mehmet, “Oruç İbadetinin Ruh Sağlığı Üzerine Etkisi: Deneysel Bir Araştırma,” Hitit İlahiyat Dergisi, 20:2, (2021), ss.1012-1013.

Darimî, Ebû Muhammed Abdullah b. Abdirrahmân, “es-Sünen” Mhk.; Muhammed Selim Esed Darani, Neşr.,Darul Muğni, Suudiarabistan,2000

Demir, Şehmus, “Kur’an’da Zekat Kavramı ve Etimolojik ve Semantik Analizi”, Atatürk Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, sayı: 28, (2007), ss.13-14.

Ebû Dâvûd, Süleyman b. Eş ̒as es-Sicistânî, “Sünen,” thk. Muhammed Muhyiddin Abdülhamid, Neşr,: Mektebetü’lAsri, Beyrut, trs.

Ebü’l-Fazl Cemâlüddîn Muhammed b. Mükerrem b. Alî, İbn Manzur, “Lisanü’l Arab,” Beyrut : Dârû’l Sadr,1414.

Erkal, Mehmet, “Zekât” md. D.İ.A, c.44,s.197-207.

Harman, Ömer Faruk, “Hac” md. D.İ.A, c.14,s.382-386.

İbni Mace, Ebû Abdillâh Muhammed b. Yezîd, es-Sünen, Mhk.; Muhammed Fuad Abdulbaki, Nşr.; Darül İhya el kütübül arabiyye, 1952.

Heyet, İlmihal, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 2003.

Mütercim Asım Efendi. “Ḳāmus Tercümesi”. İstanbul: Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınları, 2013.

Mutluel, Osman, “Kur’an-ı Kerim Ve Estetik”, Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi, Ankara, 2008.

Müslim, Ebü’l-Hüseyn Müslim b. el-Haccâc. el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ. tah: Muhammed Fuâd Abdulbâkî. Beyrūt: Dāru’l -İhyâ. tsz.

Nesei, Ebû Abdirrahmân Ahmed b. Şuayb, “es-Sünen”,Thk.; Abdul Fettah Ebu Gudde, Mektebul Matbaul İslami, Halep,1986.

Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, tah.; Muhammed Seyyid Keylânî, Dârul’l-Marife, Beyrut,tsz.

Sinanoğlu, Mustafa, , “İbadet” md. D.İ.A,,,,c.19,ss,233-235

Tirmizi, Ebû Îsâ Muhammed b. Îsâ, “es-Sünen”, Mhk.; Ahmed Muhammed Şakir ve Muahmmed Fuad Abdulbaki, Neşr.; Matbaa Mustafa el-Bâbî el-Halebî, Mısır,1975.

Yaşaroğlu, M. Kamil, “Namaz” md. D.İ.A, c.32,ss.,350-357.

Yitik, Ali İhsan, “Oruç”  md. D.İ.A, c.33, ss.414-416.

 ez-Zebîdî, Murtazâ, “Tâcu’l-Arûs”, tahk.; Komisyon ,(Dâru’l-Hidâye;?,tsz.)..

 

 

 


[1] Râgıb el-İsfahânî,  “el-Müfredât”, tahk.; Muhammed Seyyid Keylânî, (Dârul’l-Marife, Beyrut,tsz), s.319; İbn Manzur, “Lisanü’l Arab”, (Beyrut Dârû’l Sadr,1414),  c.3,s.354; Murtazâ ez-Zebîdî, “Tâcu’l-Arûs”, tahk.; Komisyon ,(Dâru’l-Hidâye;?,tsz.), c.8,s.330; Mütercim Âsım Efendi, “â-b-d,” Kāmus Tercümesi (Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınları, İstanbul, 2013), c.2, ss,1495-1498.

[2] Sinanoğlu, Mustafa, “İbadet” ., D.İ.A. İslâm Ansiklopedisi,  c.19,ss,233-235.

[3] Zâriyât/56; Mülk/2; Çelik, Yusuf, “Kur’anda İbadet” Atatük Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 41 ( 2014), s.204; Bozyiğit, Ahmet, “İslam Felsefesinde Estetik” Bitlis İslamiyat Dergisi,2:2(2020).s.74-75.

[4] A'lâ/3; Kamer/49; Secde/7;

[5]Ayvazoğlu, Beşir. “İlmü’l Cemâl” mad ., T.D.V. İslâm Ansiklopedisi,  c.22, ss.146-148; Mutluel, Osman, “Kur’an-ı Kerim Ve Estetik” (Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi, 2008), s.5

[6] Barman Ramazan, “Kur’ana Göre Estetik, Doktora Tezi, İnönü Üniversitesi, Malatya, 2020, s .24

[7] Bozyiğit, Ahmet, “İslam Felsefesinde Estetik” Bitlis İslamiyat Dergisi,2:2(2020).s.2.

[8] Bozyiğit, Ahmet, “İslam Felsefesinde Estetik” Bitlis İslamiyat Dergisi,2:2(2020).s.73.

[9] Ayvazoğlu, Beşir. “İlmü’l Cemâl” mad ., T.D.V. İslâm Ansiklopedisi, c.22, s.146-148; Bozyiğit, Ahmet, “İslam Felsefesinde Estetik” Bitlis İslamiyat Dergisi,2:2(2020).s.74-75.

[10] Ayvazoğlu, Beşir. “İlmü’l Cemâl” mad ., T.D.V. İslâm Ansiklopedisi, c.22, s.146-148; Bozyiğit, Ahmet, “İslam Felsefesinde Estetik” Bitlis İslamiyat Dergisi,2:2(2020).s.74-75.

[11] Mutluel, Osman, “Kur’an-ı Kerim Ve Estetik” (Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi, 2008), s.19

[12] Bozyiğit, Ahmet, “İslam Felsefesinde Estetik” Bitlis İslamiyat Dergisi,2:2(2020).ss.76-77.

[13] Barman Ramazan, “Kur’ana Göre Estetik”, (Doktora Tezi, İnönü Üniversitesi,2020),s. 244.

[14] Râgıb el-İsfahânî,  “el-Müfredât”, tahk.; Muhammed Seyyid Keylânî, (Dârul’l-Marife, Beyrut,tsz), ss.285-286.

[15] Yaşaroğlu, M. Kamil, “Namaz” mad ., T.D.V. İslâm Ansiklopedisi,  c.32,ss.,350-357.

[16] İsra/110.

[17] Mü'minûn/2.

[18] Heyet, İlmihali”, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, (Ankara, 2003), c.I,s.227.

[19] Müslim, Salât.1/324(128-436)

[20] Müslim, Salât,1/322(430); Ebû Dâvûd, Salât 93(661-662-671).

[21] Buhari,Ezan,1/152-158(757-793), İsti’zân 8/5(6251); Müslim, Salât,1/297(397).

[22] Dârimî, Salât, 2/838 (1367)

[23] Buhari, Ezan, 1/145(722).

[24] Müslim, Salat, 1/357(498).

[25] Ebû Dâvud, Salât 1/234(885).

[26] Müslim, Salât 1/343(471).

[27] Mehmet, Erkal, “Zekât” mad ., T.D.V. İslâm Ansiklopedisi,  c.44,s.197-207.

[28] Râgıb el-İsfahânî, “el-Müfredât”, tahk.; Muhammed Seyyid Keylânî, (Dârul’l-Marife,Beyrut,tsz), s.213

[29] Şehmus Demir, “Kur’an’da Zekat Kavramı ve Etimolojik ve Semantik Analizi”, Atatürk Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, sayı: 28, (2007), ss.13-14.

[30] Bakara/262.

[31] Bakara/263.

[32] Bakara/264.

[33] Bakara/264.

[34] Bakara/265.

[35] Tevbe, /103.

[36] Buhârî, Zekât, 2/104(1395).

[37] Müslim, Îmân, 1/50(19).

[38] Müslim, Birr, 4/2001(2588).

[39] Tirmizî, Cum’a,2/512(614).

[40] Ebû Dâvûd, Zekât, 2/118(1634); T652 Tirmizî, Zekât,3/33(652).

[41] Râgıb el-İsfahânî, “el-Müfredât”, tahk.; Muhammed Seyyid Keylânî, (Dârul’l-Marife, Beyrut,tsz), s.107; Ömer Faruk, Harman, “Hac” mad ., T.D.V. İslâm Ansiklopedisi,   c.14,s.382-386.

[42] Âl-i İmrân  /96, 97.

[43] Bakara/125.

[44] Bakara/197.

[45] İbn Mâce, Menâsik, 2/966(2892); Nesâî, Cihad,6/16(3121).

[46] Tirmizî, Hac, 3/180(828); İbn Mâce, Menâsik, 2/974(2921).

[47] Buhârî, Cezâü’s-sayd,3/125(2434); Müslim, Hac, 2/988(1355).

[48] Buhârî, Hac,2/164(1671).

[49] İbn Mâce, Menâsik, 2/1008 (3029); Nesâî, Menâsikü’l-Hac 217(3057)

[50] Râgıb el-İsfahânî, “el-Müfredât”, tahk.; Muhammed Seyyid Keylânî, (Dârul’l-Marife,Beyrut,tsz), s.291.

[51] Ali İhsan, Yitik, “Oruç” mad ., T.D.V. İslâm Ansiklopedisi,  c.33,ss.414-416.

[52] Bakara/183-184.

[53] Buhârî, Savm, 3/24(1984).

[54]Buhârî, Savm, 7/164(5927); Müslim, Sıyâm 2/806(1151).

[55] Buhârî, Savm 3/26(1903), Edeb,8/17(6057).

[56] Tirmizî, Savm 3/162(807).

[57] Mehmet, Çınar, “Oruç İbadetinin Ruh Sağlığı Üzerine Etkisi: Deneysel Bir Araştırma” Hitit İlahiyat Dergisi,. 20:2, (2021), ss.1012-1013.

[58] “Kim bir mü’mini yanlışlıkla öldürürse, bir mü’min köleyi azad etmesi ve bağışlamadıkları sürece ailesine diyet ödemesi gerekir. (Öldürülen kimse) mü’min olur ve düşmanınız olan bir topluluktan bulunursa, mü’min bir köle azad etmek gerekir. Eğer sizinle kendileri arasında antlaşma bulunan bir topluluktan ise ailesine verilecek bir diyet ve mü’min bir köle azad etmek gerekir. Bunlara imkân bulamayanın, Allah tarafından tövbesinin kabulü için iki ay ard arda oruç tutması gerekir. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir”. (Nisâ/92)

[59] “Allah, boş bulunarak ettiğiniz yeminlerle sizi sorumlu tutmaz. Ama bile bile yaptığınız yeminlerle sizi sorumlu tutar. Bu durumda yeminin keffareti, ailenize yedirdiğinizin orta hâllisinden on yoksulu doyurmak, yahut onları giydirmek ya da bir köle azat etmektir. Kim (bu imkânı) bulamazsa, onun keffareti üç gün oruç tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz vakit yeminlerinizin keffareti budur. Yeminlerinizi tutun. Allah, size âyetlerini işte böyle açıklıyor ki şükredesiniz.” (Mâide /89).

[60] “Ey iman edenler! İhramlı iken (karada) av hayvanı öldürmeyin. Kim (ihramlı iken) onu kasten öldürürse (kendisine) bir ceza vardır. (Bu ceza), Kâ’be’ye ulaştırılmak üzere, öldürdüğünün dengi olup, içinizden iki âdil kimsenin takdir edeceği bir kurbanlık hayvan; veya yoksulları yedirmek suretiyle keffaret; yahut onun dengi oruç tutmaktır. (Bu) yaptığı işin kötü sonucunu tatması içindir. Allah, geçmiştekileri affetmiştir. Fakat kim bir daha böyle yaparsa, Allah ondan intikam alır. Allah, mutlak güç sahibidir, intikam sahibidir.” (Mâide /95).

[61] Müslim, Îmân, 1/93(91).