Mantık El Kitabı Kitap Değerlendirmesi
Emrullah Gülmez

İDE AKADEMİ | DÖNEM ÖDEVİ 2021-2022


Editörler → Prof. Dr. İsmail Köz - Yrd. Doç. Dr. Ali Çetin
Yazarlar → Prof. Dr. İsmail Köz – Prof. Dr. İsmail Çapak – Prof. Dr. Nazım Hasırcı -- Doç. Dr. Aytekin Özel – Doç. Dr. Kâmil Kömürcü – Yrd. Doç. Dr. Ali Çetin – Yrd. Doç. Dr. Necmettin Pehlivan – Yrd. Doç. Dr. Halil İmamoğlugil
Mantık El Kitabı, 1. baskı, Ankara: Grafiker Yayınları, 2016, (396 sayfa)

İnsanlar özel olarak mantık dersini almamış olsalar bile aklın bir gereği olarak mantıki davranmaya çalışırlar. Fakat mantık dersini almamış insanlar her ne kadar mantıki olmaya çalışırlarsa da bazı konularda çok zorlanabilirler. Örneğin bir şeyin tanımını yapmak isteyen bir kişinin mantık ilmini bilmeden tam özsel tanım (haddi tam) yapması mümkünse bile zordur. Yine kıyas kurallarını bilmeyen ve kıyas formlarının içeriğini oluşturan beş sanatı ayrıca beş sanatın her birinin delil olabilme durumundan habersiz bir kişinin akıl yürütüp çıkarım yaparken, bu kuralları bilenlere nazaran hata yapma olasılığı çok daha fazladır. Örneklere binaen tanım yapmakta zorlanan kişi kendini tam olarak anlatamayacağı için iletişimde sıkıntı yaşayabilir. Kıyas kurallarını ve beş sanatı bilmeyen kişi ise günlük hayatındaki birçok akıl yürütmenin yanlış olduğunun farkına varmak da zorlanabilir. Kısaca mantık ilmi bizim iyi bir iletişim kurmamızı ve doğru ile yanlışı ayırt etmemizi sağlar. Bu bağlamda Mantık El Kitabı genel olarak klasik mantık ilmini detaylıca ele alıp inceleyen çalışmalardan birisidir. Bu çalışmada elden geldiği kadarıyla ‘Mantık El Kitabı'nın kritiği yapılmaya çalışılacaktır.

Giriş

Mantık El Kitabı eseri, önsöz (s. 13 – 15) den sonra, “Mantık ve Akıl İlkeleri” (s. 19 – 28), “Mantığın Tarihçesi” (s. 29 – 72), “Kavram Mantığı” (s. 73 – 121), “Önermeler” (s. 122 – 159), “Akıl Yürütmeler” (s. 160 – 235), “Tasdik Türleri ve Beş Sanat” (s. 236 – 265), “Âdâbu'l-Bahs Ve'l Münazara” (s. 266 – 306), “Mantık Eleştirileri” (s. 307 – 338), “Klasik Sembolik Mantık” (s. 339 – 384) şeklinde dokuz ana başlıktan oluşmaktadır. Ayrıca “Dizin” (s. 385 – 392) ve “Yazar Özgeçmişleri” de (s. 393 – 396) eserde yer alır.
Komisyon olarak hazırlanılan bu çalışma ağırlıklı olarak klasik mantık üzerinde durmuş olmakla birlikte kısmen sembolik mantığa da yer vermiştir. Şimdi sırasıyla eser bölümleri tanıtılacak olursa şunlar söylenebilir:

Eserin birinci bölümü yazarlardan Yrd. Doç. Dr. Ali Çetin'in kaleme aldığı “Mantık ve Akıl İlkeleridir” başlıklı bölümdür. Yazar bu başlık altında mantık ilmini çok kısa tanımlamış, mantık ilkelerini oldukça kısa ve öz olarak açıklamıştır. Bizce bu bölümde mantığın daha açıklayıcı tanımının yapılamamasının nedeni ikinci bölümde (mantığın tarihçesi) bu ilmin tanımının yeterince açıklayıcı bir şekilde yapılmasından kaynaklanmaktadır. Fakat bu bölümde bölümün başlığını da oluşturan “mantık ve akıl ilkeleri” daha ayrıntılı bir şekilde ele alınabilirdi. Yani mantığın ilkeleri kısaca özetlenmek yerine bu ilkelerin tarih boyunca ne gibi değerlendirmelere tabi tutulduğu yine bu ilkelerin birinin veya birkaçının geçersizliğini öne süren bazı görüşlerin varlığı ve bu görüşlerin gerekçelerinin geçerli olup olmadığı üzerine kısa da olsa bir şeyler yazılabilirdi. Bu sayede okuyucunun bu ilkeleri kalıp şeklinde kabul etmesi yerine en azından bu ilkeler üzerine biraz düşünmesi ve farklı görüşlerin gerekçelerini kendince tartması sağlanabilirdi.

Kitabın ikinci bölümünde kitabın yazarlardan Prof. Dr. İsmail Köz “Mantığın Tarihçesi” başlığıyla bölümü kaleme almış, mantığın terim ve sözlük anlamlarını açıkladıktan sonra mantık biliminin tanımını yaparak uzunca açıklamıştır. Daha sonra bir disiplin olarak mantığın gelişme sürecini Aristoteles’ten başlatarak Aristoteles’in organon adlı eserinin öğrencileri aracılığı ile nasıl aktarıldığını yazmış ayrıca İslam dünyasında mantık ilminin gelişme sürecini, ilk Müslüman mantıkçıları ve çevirmenleri bizlere aktarmış daha sonra Osmanlı düşünce havzasındaki mantık çalışmalarını uzunca anlatmış Tanzimat’tan Cumhuriyete kadarki zaman diliminde mantık anlayışındaki değişmeleri aktarmıştır.
Fakat bu bölümde batı dünyasının mantık üzerine çalışmalarına neredeyse değinilmemiştir. Bu bölümün başlığının “mantığın tarihçesi” isimli genel bir başlık gibi görünmesine rağmen bu bölümde yazılanların aslında Aristoteles ve Aristoteles’ten sonra İslam coğrafyasında yapılan mantık çalışmalarının bir tarihçesi niteliğinde olduğu söylenebilir. Ve bu yönüyle konu açıklayıcı ve ayrıntılı olarak kaleme alınmıştır. Fakat bu yazılanların konunun başlığına uygun olarak kaleme alındığı anlamına gelmemektedir. Nitekim bu bölümde batı dünyasındaki birçok çalışma ele alınmamış yine sembolik (lojistik) mantığa çok kısa değinilmiştir. Burada batı dünyasındaki mantık çalışmalarına ve özellikle son yüzyıllarda batı dünyasında mantık alanındaki gelişmelere, başta lojistik (sembolik) mantık olmak üzere yer verilmesi daha uygun olurdu.

Üçüncü bölümü ‘Kavramlar’ başlığı oluşturmaktadır. Kavramların mantığın en önemli konularının başında geldiği söylenebilir. Bununla birlikte kavramlar önermeler için bir ön hazırlık niteliğindedir. Bu eserde kavram mantığını ele alan Prof. Dr. İbrahim Çapak ise kavram ve terimi sözlük ve terim anlamlarıyla açıklayıcı bir şekilde tanımlamıştır. Bununla birlikte ele aldığı konuyu şekil sembol ve şemalarla desteklemesi ayrıca verdiği örneklerle pekiştirmesi konunun anlaşılmasını daha kolay hale getirmiştir. Özellikle kategoriler alt başlığında Aristoteles’in, Kant’ın, stoacıların ve Ernest von Aster’in kategorilere farklı bakış açıları açıkça ortaya konulmuş tarih boyunca tartışılagelen kategoriler konusu mantık okuyucuları için, diğer birçok mantık kitabında kolay kolay bulamayacakları şekilde özetlenmiştir. Kısaca bu bölümde kavramlar okuyucunun kafasında soru işaretleri bırakmayacak bir şekilde başarılı olarak açıklanmış ve anlaşılması kolay bir dil kullanılmıştır.

Dördüncü bölüm olan ‘Önermeler’ başlığı oluşturmaktadır. Bölümün yazarı Yrd. Doç. Dr. Ali çetin önermenin tanımını yaptıktan sonra önerme türlerini genişçe açıklamış her tür için bolca örnek vermiş yeri gelince şemalarla desteklemiş ve bu sayede konunun kolayca anlaşılabilmesini sağlamıştır. Fakat ayrık koşullu önermeler konusunda bu önermeleri üçe ayırıp her birinin örneklerini verirken özellikle maniatu'l cem' konusunda verdiği örneğin kapalılığı konunun anlaşılmasını zorlaştıracak niteliktedir. Bu örneğin daha fazla ayrıntılandırarak açıklanması okuyucunun bu konuyu (maniatu'l cem') anlaması için büyük önem arz etmektedir.
Bir sonraki bölümü teşkil eden ‘Akıl yürütme’ başlıklı bölüm kitabın beşinci bölümüdür. Bölümün konusu mantığın en önemli konularından başında gelir. Burada artık daha önce ele alınan mantığın ilkeleri, kavramlar ve önermelerden öğrenilen bilgiler kullanılarak yapılan kıyaslar ile sonuca varılmaya çalışılır. Yani bu bölümün öğrenilen bilgilerin meyvesini oluşturan bölüm olduğu söylenebilir.

Beşinci bölüm olan Akıl yürütme kısmını Halil İmamoğlugil kaleme almıştır. İlk başta akıl yürütmenin farklı dillerdeki sözlük ve terim anlamlarını açıklamış Türkçedeki akıl yürütme manasına gelen sözcükleri sıralamış daha sonra klasik mantıkta genel olarak yer alan iki şekil akıl yürütme türünü açıklamıştır. Daha sonra tümdengelimi açıklamış ve mantık açısından tümdengelimin ne kadar önemli olduğu üzerinde durmuş ve üç akıl yürütme türü içerisinde sonucun öncüllerden zorunlu olarak çıktığı tek biçimin tümdengelim olduğunu vurgulamıştır ve bu akıl yürütme şeklinin en mükemmel formu olarak kabul edilen kıyası açıklamıştır.

İmamoğlugil kıyasın çeşitlerinin yapısını ve unsurlarını kurallarını açıkladıktan sonra kıyasın mod ve şekillerini açıklamıştır. Fakat kıyasın mod ve şekillerini açıklarken verdiği tablolarda çok büyük hatalar vardır (s 175). Daha sonra “şekillerin değeri” isimli alt başlık altında verdiği bilgilerden sonra aktardığı tabloda (s.180) yine hatalar vardır. Ve daha sonra “modların kelimelerle gösterilmesi” isimli alt başlıkta verilen tabloda yine çok ciddi yazım hatası vardır. Açıkçası akıl yürütme ve özellikle kıyas konusunda, kıyastaki modların, kıyasın şekillerinin, modların kelimelerle gösterilmesinin anlatılabilmesi ve anlaşılabilmesi için tablolar, şekiller, semboller ve harfler çok büyük önem taşımaktadır. Ancak kitabın bu bölümünde yer alan tablo, sembol ve harf hataları okuyucuların bu konuyu anlamasını çok fazla zorlaştıracak niteliktedir. Bu hataların mantığın bel kemiğini oluşturan kıyas konusunda mevcut olması ayrıca sıkıntılı bir durum teşkil ettiği söylenebilir. Bununla birlikte bu konu başlığındaki hatalı sembol ve harflerin düzeltildiği varsayılırsa aslında konunun muhteşem bir akış içinde, oldukça ayrıntılı ve anlaşılır olarak kaleme alındığı, hatta birçok mantık kitabında bir arada bulamayacağımız konuların oldukça insicamlı bir şekilde anlatılmış olduğunu görürüz. Bizce bu hatalar giderildiği takdirde eserin bu bölümü (akıl yürütme) bu alanda okuma yapmak isteyenlerin akıl yürütme konusu bağlamında müracaat edecekleri eserlerin başında yer alabileceği söylenebilir.

Tasdik Türleri ve Beş Sanat konusu mantığı diğer önemli konularından biridir Beş sanat, kıyasın uygulandığı yerdir. Bunlar burhan, cedel, hitabet, şiir ve safsata olarak sıralanır. Aristoteles'in II. Analitikler kitabında bu sanatların asıl adı topica, retorica, poetica, sofistik elenchi oluşturur.

Bu eserde beş sanat başlığını Doç. Dr. Kâmil Kömürcü ele alıyor. Eserde beş sanat hakkında genel bir bilgi verdikten sonra Tasdik konusunu açıklıyor ve tasdik türlerini sıralayıp tanımlıyor. Tasdik türlerine göre beş sanatta kullanılan öncüller başlığı altında yakiniyyat, meşhurat, müsellemat, makbulat, zanniyat, muhayyelat ve vehmiyyat'ı ele alıp bunların teker teker tanımını yapıyor. Ve yakiniyyat'ın mantık açısından ne kadar önemli olduğunun üzerinde duruyor. Daha sonra Burhan'ı ele alıp çeşitlerini açıklıyor ve burhanın değeri başlıklı konuda burhanın beş sanat içerisinde sonuç bakımından en güvenilir ve en sağlam çıkarım olduğunu belirtiyor. Aslında mantık tarihi boyunca burhan beş sanatın göz bebeği olmayı sürdürmüştür. Kelime olarak burhan kesin olan bilgi delil vb. manalarına gelir. Terim olarak ise kesin bilgilerden oluşan ve sonucu da kesin olan kıyaslara burhan denir. Terim anlamından da anlaşılacağı üzere burhan mantık için olmazsa olmazdır. Esrede de bu bölümün yazarı olan Kâmil Kömürcü burhan konusunu ince ayrıntıları ile işlemiş ve anlaşılmasına yeterli katkıyı sağlamıştır. Burhandan sonra gelen cedel konusu organonun topikler isimli kitabında işlenmiştir. Bu sanat meşhur ve müsellem öncüllerden oluşan kıyasa denir. Aristoteles cedelin amacının, olası öncüllerden hareket ederek, ortaya atılan her mesele hakkında üzerinden bir delil ileri sürme imkanını verecek bir yöntem bulmak ve bir delil ileri sürüldüğü zaman buna zıt bir şey söylemekten kaçınmak olduğunu söylemiştir. (Aristoteles,1967,3). Eserde bu bölümün yazarı cedelden sonra hitabet, şiir ve mugalatayı da ayrıntıları ile işlemiş okuyucuların anlayabileceği sadelikte bir üslup kullanmaya dikkat göstermiştir.

Sekizinci bölümde ise Mantık Eleştirilerini kaleme alan Prof. Dr. Nazım Hasırcı son derece objektif bir şekilde tarih boyunca mantık ilmine karşı yapılmış birçok eleştiriyi kaleme alıyor. Ve ayrıca kullandığı üslubun sadeliği ile okuyucuya tam bir okuma zevki sunuyor. Fakat bütün bunlarla birlikte Hasırcı, mantık ilmine yönelik yapılan eleştirileri objektif bir şekilde aktarırken, bu eleştirilere karşı bir savunuya yer verilmiyor. Yazar yer yer buradaki bazı eleştirilerin yersizliğine dikkat çekiyor fakat bunu yaparken herhangi bir delil öne sürmüyor. Aslında burada yazarın sadece mantığa yapılan eleştirileri objektif bir şekilde kaleme almayı kendine ölçüt kabul ettiğini anlıyoruz. Fakat biz bu yöntemin sağlıklı bir yöntem olduğunu düşünmüyoruz. Aksine biz bu durumun okuyucu için büyük bir eksiklik doğuracağı görüşündeyiz. Çünkü mantığa yöneltilen bu eleştiriler hiçte yabana atılacak eleştiriler değil. Bilakis bu eleştiriler mantık tarihine mâl olmuş eleştirilerdir. Bütün bunlarla birlikte okuyucu kitabın sonlarına doğru bu eleştirileri okursa, ayrıca bu eleştirilere karşı bir savunuya geçildiğini kitapta bulamazsa bu durumda mantık ilmine tek yönlü olarak bu eleştiriler aracılığı ile bakma ihtimali yüksek bir ihtimal olacaktır. Bizce burada mantık eleştirilerine yer vermek oldukça önemlidir. Fakat aynı şekilde bu eleştirilere karşı nasıl savunuların olduğuna yer vermek en az eleştirilere yer vermek kadar önemlidir. Bu sayede okuyuculara eleştiriler ve savunular arasında, hangi tutumun daha tutarlı olduğunu görme imkânı sunulur ve olaya tek yönlü bakmalarının önüne geçilmiş olur.