MEHMET GÖRMEZ, "MÜSLÜMAN DÜNYADA ÇAĞDAŞ DÜŞÜNCE" KİTAP SERİSİNİN TANITIM PROGRAMINDA KONUŞTU!

Müslüman Dünyada Çağdaş Düşünce

 

2010’lu yıllarda Türkçemize bir kavram, bir mefhum, bir terkip girdi. Kulağa hoş geldiği için dilden dile dolaşıp hızlıca yaygınlaştı. Hatta siyaset, diplomasi, uluslararası ilişkiler alanlarında yaygın olarak kullanılmaya başlandı. Bu kavram gönül coğrafyası kavramıdır. Bu kavramın başka dillerde karşılığı yoktur. Mesela Arapça “جغرفيا الفئاد” deseniz kardiyolojik bir anlam gelir akla.

2015 yılında Almanya’nın Köln şehrinde Lanxess Arena’da 30 bin kişilik bir salonda, oradaki millet varlığımıza konuşurken bu kavramı çok kullanmışım. Dinleyiciler arasında bulunan Almanya eski Cumhurbaşkanı Christian Wulff simültane tercüme ile dinliyordu beni. Konuşma bittikten sonra karşılıklı oturup sohbet ederken notlarını çıkardı ve bana dedi ki -Sık sık kullandığını bu “hard cografi” ne demek? Anladım ki, mütercim gönül coğrafyamızı “hard cografi” diye çevirmiş. Ben de dilim döndüğünce gönül coğrafyamızdan ne kast ettiğimi dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım. -Peki, bu gönül coğrafyanızda Almanya’ya da yer var mı? dedi. Elbette var, dedim. Çünkü sizde dört milyonu Türk olmak üzere altı milyon gönüldaşımız var. Ayrıca bir, gönül coğrafyasında yer alan ülkeler var, bir de aday ülkeler var. Almanya aday ülkedir. Ama dilerseniz AB kadar sizi bekletmeyiz, dedim.

Bu gönül coğrafyası kavramını duygusal bir gönül ilişkisinden çıkarıp bilfiil uygulamaya koyan -Hakkı teslim etmek lazım, ki hakkı teslim etmek bir erdemdir.- Sn. Cumhurbaşkanı oldu.

Kaybettiğimiz bütün coğrafyalarda yeniden önemli ilişkiler kuruldu. Gönül coğrafyamızın bazı önemli yerlerinde Yemen’de, Suriye’de, Libya’da, pek çok yerde büyük trajediler yaşansa da Türkiye ile gönül coğrafyamız arasında önemli ilişkiler tesis edildi. TİKA (Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı), YTB (Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı), Yunus Emre Enstitüsü, Türkiye Diyanet Vakfı; sonlarda Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Maarif Vakfı gibi müesseseler, son dönemde bu gönül coğrafyasının içini doldurmak için canhıraş bir şekilde çalıştılar, önemli gönül köprüleri kurdular. Hiçbir çekince koymadan sivil toplum örgütlerini, insani yardım kuruluşlarını yanlarına aldılar.

Bugün tanıtımını yapmak için toplandığımız bu eser, öyle inanıyorum ki, gönül coğrafyamızın yanına yeni bir kavram yerleştirmeye aday; o da fikir coğrafyamız. Bu açıdan eseri, gönül coğrafyasının fikir coğrafyası ile birleşerek sadece kalpler arasında değil; Müslüman toplumların zihinsel ve düşünsel yakınlıklarını veya uzaklıklarını ortaya koyması bakımından önemli bir çalışma olarak görüyorum.

Masama ilk geldiğinde, zanda bulunarak yaygın olduğu gibi kurumlar arası bir sponsorluk faaliyeti olarak gördüm. Fakat her cildin muhtevasına vâkıf oldukça gerçek bir fikir coğrafyası hareketine öncülük yapabilecek önemli bir kaynak olduğu kanaatine vardığımı ifade etmek istiyorum. Bu vesileyle YTB’yi, Başkan’ını, bilhassa bu bilimsel faaliyete öncülük yapan Doç. Dr. Lütfi Sunar Dostumuzu, yurt içinden ve yurt dışından katılan bütün bilim adamlarını en kalbi duygularla tebrik ediyorum.

Bu kısa sürede 8 cildin tamamını okumuş, incelemiş olarak karşınızda bulunmak isterdim. Ancak her cildin girişini, önemli bir iki yazısını ve her cildin sonunda başlı başına büyük önem arz eden kronolojileri gözden geçirmiş biri olarak eserle ilgili bazı mülahazalarımı da ifade ederek sözlerimi tamamlamak istiyorum:

  1. Öncelikle fikir havzaları tasniflerinin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Endülüs medeniyetinin devamı olarak Kuzey Afrika’nın -Moritanya ve Libya olmasa da- Fas, Tunus, Cezayir üçlüsü üzerinden ifade edilmesini önemli gördüm.

Fakat Maveraünnehir medeniyetinin devamı niteliğindeki ilim ve fikir havzalarının tamamının İran düşüncesi ile ifade edilmesini doğru bulmadım. Maveraünnehir’in bir uzantısı olan Orta Asya’da Buhara, Semerkant, Afganistan’da Belh, Herat, Merv veya Horasan’da üretilen medeniyetin İran düşüncesi ile sınırlandırılması doğru değildir.

Ayrıca Tahran’ın bulunduğu bir eserde Mekke ve Medine’nin, Şam ve Bağdat’ın olmaması da bir eksikliktir.

  1. Eserin en büyük kazanımı şudur: gönül coğrafyasını; siyasi krizler, olaylar ve şahıslar üzerinden okumayı bir kenara bırakıp bilgi, fikir ve değer üretimi üzerinden, fikrî meydan okumalara verdiğimiz karşılıklar üzerinden, entelektüel tarih üzerinden okunması, bütün İslam dünyası için önemli bir adımdır. Bu yönüyle eser fikir coğrafyamızda devam eden işgal ve sömürgeleri anlamak için de bir kılavuz niteliği taşımakta.
     
  2. Eser İslam düşüncesini merkeze aldığı halde Medine Vesikası’nda tanımlanan ümmet kavramı gibi bu düşünceyi taşımadığı halde, hatta yer yer bu düşünceye karşı da olsa ortaya çıkan fikrî akımları, Müslüman dünyanın ürettiği fikirler olarak ifade etmesi bakımından da büyük bir önem arz ediyor.
     
  3. Bu kitapta farklı fikir akımları da Müslüman dünyanın ürettiği fikirler olarak ele alınmıştır. Yani bu kitapta sağcılar solcular yoktur; bizim sağcılarımız (!), bizim solcularımız (!) vardır. Bizim milliyetçilerimiz (!), bizim muhafazakârlarımız (!) vardır. Hatta bizim Kemalistlerimiz (!), bizim feministlerimiz (!) vardır. Bu, bir taraftan modernleşmenin ürettiği fikir ve düşüncelerin Müslüman dünyaya nasıl yansıdığını -acı da olsa- gösterirken bir taraftan da farklı Müslüman fikir havzalarında her birinin nasıl farklı şekiller aldığını ortaya koyuyor.
     
  4. Fikir coğrafyamızı yeniden belirlerken son elli yılda Müslümanların bütün dünyaya, zorunlu göç veya başka yollarla dağılmasını da dikkate almak zorundayız. Artık her üç Müslümandan birinin azınlık olarak yaşadığını biliyoruz. Bu azınlıklar sadece Avrupa’da veya Amerika’da yok; dünyanın her yerinde mevcut. Sadece Latin Amerika’da yedi milyon Müslüman yaşıyor. Güneydoğu Asya’daki her küçük ada ülkede birçok Müslüman azınlık yaşıyor. Ve her azınlık Müslüman grubun da beslendiği kaynaklardan -Arap dünyası, Hint Müslümanlığı, Türk ve İran düşüncesi- bağımsız olarak ürettiği fikir ve düşünceler var. Eser, yeni baskılarda bu düşünceler de dikkate alınarak zenginleştirilebilir, diye düşünüyorum.